Şubat 25, 2009

KALBİN TARİHİ



Bu araştırmadaki bilgiler çok güzel...Paylaşmak istedim.Sizin için özetledim.

Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof.Dr. Tayyar Sarıoğlu 'KALBİN' izini sürdü.

Bebek Altı Haftalıkken Kalbi Atmaya Başlıyor...

Kalp, vücudumuz oluşurken anne karnında harekete geçen ilk organımızdır. Bebeğin kalbi anne karnında, altıncı haftadan itibaren atmaya başlar. Diğer organlar, kalp ve damar sistemi etrafında şekillenmeye devam eder.

Vücudunda başka hiçbir organa yüklenmeyen bu yüce anlamlar ile kalp arasındaki ilişki nereden kaynaklanmaktadır?
*İnsanlığın ilk ataları olarak kabul edilen ve son buzul çağından önce (M.Ö. 10000-8000) yaşamış olan Cro-Magnonlar için kalp, yaşamın ve canlılığın devamını sağlayan en önemli organdı. Cro-Magnonlardan kalan Güney Fransa’daki mağara duvarlarındaki resimlerde bu düşünceyi destekleyen ve günümüzdekine çok benzer kalp figürlerinin bulunmuş olması çok ilgi çekicidir.
Eski Çin ve Uzakdoğu medeniyetlerinde de kalbin ruhsal gücün ve aklın merkezi olduğu inanışı yaygındı. (M.Ö.3000-2000)

*Tarihin daha sonraki dönemlerinde (M.Ö. 2500-1000), eski Mısır’da kalp ruhun ve vicdanın merkezi olarak kabul ediliyordu. Ölümden sonra kalp dışındaki tüm organlar çıkarılıp bir seramik kase içinde ölüyle birlikte gömülüyor, sadece kalp yerinde bırakılıyordu. İnanışa göre ölümden sonra kalp, adalet tanrısı Maat’ın huzurunda tartılıyordu. Eğer kalp Maat’ın tüyünden hafif gelirse, ölen kişi Osiris (yeraltı tanrısı ile) yaşamaya devam ediyordu. Aksi halde Ammut (şeytan) kalbi yiyor ve böylece o insanın ruhu yokluğa mahkum edilmiş oluyordu.

*Kalbin, sevgi, merhamet, cesaret, gurur, ızdırap, hayal kırıklığı, hayat, ölüm gibi duygularla ilişkilendirilmiş olduğu ilk yazılı belgelere Sümer-Babil kültüründe ratlanıyor. Yarı tanrı Gılgamış Destanı’nda kalbin bu duygu ve düşüncelerle açıkça ilişkilendirildiği görülmektedir. (M.Ö.2100-2000) Tarihte ilk yazılı tıp belgesi olarak kabul edilen Ebers papirüsünde kalp ve nabız atışlarından, kalbin kan pompalama fonksiyonundan, vücudun her tarafına yayılmış bir damar ve dolaşım sisteminden bahsedilmiş olması şaşırtıcıdır. (M.Ö.1550)

*Eski Yunan’da (M.Ö. 700-200) ruhun, kalbin içinde yerleştiğine inanılıyordu.

*Sevginin kalple ilişkisi konusunda en eski ve ilginç bulgulardan biri de antik çağlarda (M.Ö.7.yy) Kuzey Afrika’da bulunan Cyrene şehir devletinin hikayesinde saklıdır. Günümüzde Libya sınırları içinde kalan Cyrene şehri, civarında yetişen çok değerli Silphium bitkisiyle ünlüydü ve bu bitki nedeniyle dönemin en önemli ticaret merkezi haline gelmişti.

*İlk Amerikan kültürlerinde de kalbe büyük önem atfedilmiştir. Antik Meksika medeniyetinde (M.S 100-900) bazı ruhsal güçlerin kalple ilişkili olduğu düşünülmüş ve bu güçlerin ölünceye kadar kalbi terk etmediklerine inanılmıştır.

Üç Büyük Dine Göre Kalp, Sevgi Ve Merhameti Simgeliyor...

*Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman teolojisinde kalbin aynı anlam ve kavramları sembolleştirdiği görülür.
Her üç dinde de kalp sevgi, merhamet, hayırseverlik, derin bir anlayış gücü gibi ruhsal duygu, düşünce ve davranışlarla özdeşleştirilmiştir.
Tevrat’ta Lev (kalp) den 190 defa bahsedilmektedir.
Hıristiyanlık ve Müslümanlıkta kalp Tanrı sevgisinin yeri ve ebedi mutluluğun aracı olarak nitelendirilmiştir.
Kuran’da düşünen kalpten bahsedilir (Sure 22, Ayet 46). Yine İslam mistisizminde (tasavvuf) kalp gözünden bahsedilir. Biyolojik göz dış dünyayı kalbin gözü (ruhsal göz, basiret) varlık ve olayların iç yüzünü, gerçek mahiyetini, görmeyi, anlamayı sağlar.

*Bugünkü sevgililer günü kartlarında görülen kalp sembolü ortaçağda 1400’lü yıllardan sonra popüler olmaya başlamıştır.1400’lerden kalma “Kalbin Sunuluşu” isimli Fransız duvar halısında erkeklerin aşık oldukları kadınlara bağlılık ve adanmışlıklarını kalplerini sunarak gösterdikleri tasvir edilmektedir.



POLLYANNACILIK GENİ!


Bir çoğumuz hem kitabını okumuşuzdur veya film olarak izlemişizdir.Pollyannacılıkta yapmışızdır.Ben hala Pollyannayım galiba...Meğerse genlerdenmiş...

İngiliz psikologların yaptığı araştırma, söz konusu geni taşıyan insanların, etraflarındaki olumsuz olaylara daha az ilgi gösterdiklerini, bunun yerine hayatın mutluluk veren yanlarına odaklandıklarını gösterdi. İngiliz The Guardian gazetesinde yayımlanan araştırma, bu insanların daha sosyal olduklarını ve psikolojik açıdan genellikle daha iyi şekillendiklerini de ortaya koydu. Essex Üniversitesi psikoloji bölümünün başkanı Elaine Fox, söz konusu genin, kişinin günlük stresle başa çıkma kabiliyetinin temelini oluşturduğunu ve bu gene sahip olmayanların, hayata daha karamsar baktığını, depresyon gibi akıl sağlığını bozan hastalıklardan daha fazla mustarip olduklarını söyledi.
www.ntvmsnbc.com ( alıntı)


BU DA HEM OYUNCAK HEM MİNDER...





Tüm bu yaptığım oyuncaklardan satış sitelerinede gönderdim.Ama henüz tık yok.

Ben zevkle yapıyorum.

KUMAŞTAN OYUNCAK.























(Bu patronu istenilen
büyüklükte genişletebilirsiniz).

Çocuklar için yaptıklarımdan bir tane daha
...
Hem torunuma hemde başka miniklere hediye olarak yapmıştım bu oyuncaklardan.


Şubat 23, 2009

BUGÜNDE ÇOCUK OYUNCAKLARI GÜNÜ...

















Çocuk odası için yaptığım hem oyuncak hemde yastık olarak kullanılan ayıcık.



ÇOCUK OYUNCAKLARI ÇOK ÖNEMLİ!






Bu patronu istediğiniz şekilde yapabilirsiniz.Ben öyle yaptım.Kulakları uzattım,kafa şeklini ona göre ayarladım.

KUMAŞTAN OYUNCAK.




Bu patron alt karın ve bacak ek yeridir.









Bu patron
gövde kısmıdır.










Evdeki
artan kumaşlardan basit kalıplar çıkarıp biçiyorum.
İçine yıkanabilen elyafla dolduruyorum.Süsle ve tamam..
.








ÇOCUK OYUNCAKLARI ÇOK ÖNEMLİ!


Çocuk oyuncakları hakkında iyi şeyler duymuyorum.Muhakkak sizlerde duyuyor ve okuyorsunuz.
Çok önemli olan bu konuda yazmak istedim bugün ve kumaştan diktiğim oyuncaklarıda sunuyorum size...

Bu konuda;

Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayşe Sevim Gökalp, “Anne karnında çevresel zararlılardan olan kurşundan etkilenen bebeklerde, prematüre doğumlar, düşük doğum ağırlığı, zihinsel ve nörolojik özür görülebiliyor” dedi.
“Çocuklarımızın sağlıklı bir çevrede yaşıyor olması bir ayrıcalık değil, hak olması gerekir” diyen Prof. Dr. Gökalp, şöyle devam etti:
“6-36 ay arası çocuklar ağızlarına her şeyi götürdüğü için bu yaş grubunda kurşun zehirlenmesi sıklıkla yaşanabiliyor. Çocuklarımız kurşundan anne karnındayken ve doğduktan sonra olmak üzere iki türlü etkileniyor. Etkilenme anne karnında başlayınca, bebeğe anne karnındaki her ay zarar veriyor. Anne karnında çevresel zararlılardan olan kurşundan etkilenen bebeklerde, prematüre doğumlar, düşük doğum ağırlığı, zihinsel ve nörolojik özür görülebiliyor. Doğumdan sonra da kanın kırmızı kürelerinde, kemik, saç ve tırnakta biriken kurşunun farklı etkileri oluyor. Çocuklarda öğrenme bozukluğu, dikkat eksikliği sendromu hatta otizme neden olabiliyor.”

Kronik karın ağrısı, kronik ishali olan, büyümeyen, anemisi olan ya da nörolojik bozuklukları, zihinsel işlevlerinde gerilik, zeka düzeylerinde düşüklük olan, içine kapanık, dikkat eksikliği olan çocuklara bakılmasını hekim tavsiye etmeli. Çocuklar bizim geleceğimiz, onlara yapabileceğimizin en iyisini, çevrenin en temizini sunmalıyız. Onların temiz olan, kurşun ve ağır metaller bulunmayan çevrede yaşamasını sağlamalıyız.”diyor...


Şubat 21, 2009

Gerçek mi...

Bu ne güzellik.Gerçek değilmiş gibi...


Sanki gözyaşı döküyor...

Beyaz gül,kırmızı gül,
Güller arasından gelir...

Asil ve Zarif...








İnsanın şair
olası geliyor..
.






ÇEKİM HARİKA..


Müthiş güzel bir çekim...Ellerine,gözlerine sağlık...(fotografçının adını bulmam lazım)


İşte 1826'da bir emekli subay tarafından çekilen fotograf...

Görüntü net değil ama gerçekten çok eski....O günkü şartlarda camdan çekilen bu fotografı,fotograf tarihçileri Helmut ve Alison Gernsheim, parça parça birleştirilerek derlemişler...

Dünyadaki en eski fotograf deniliyor...Yani 1909 ylı..


En az 100 yaşında olduğu tahmin edilen fotoğraflar Amerika'nın New York eyaletinde yaşayan Charlotte Albright (96) tarafından Buffalo kentindeki evinde bulundu. Annesi de ülkenin ünlü fotoğrafçılarından olan Albright, yıllarca annesinden kalan eşyalara dokunmadı. Bunların arasında renkli ve Steichen imzası taşıyan fotoğraflar olduğunu da bilmiyordu. Fotoğrafları bulduktan sonra uzmanlara götüren yaşlı kadın daha sonra müzeye hediye etti.
Galiba renkli çekim olduğu için en eski...

Şubat 20, 2009

ZOR AMA ZEVKLİ...

Kafam oldu çorba.Dipsiz kuyu gibi düşmeye gör çıkamazsın.
Nasıl yapmıştım,nereden gelmiştim buraya diye yüzlerce defa sayfalara geri dönüş...Rampa,viraj,taşlı derken birazcık yol aldım galiba.Daha çoook işin başındayım..
İç açıcı,rahatlatıcı,izlerken hoşnut olacağımız cıvıl cıvıl bir site olsun istiyorum...
Zor bir iş ama zevkli!

Yap Boz...


Hakikaten yap-boz gibi birşey oldu bu blog açma çalışmaları..Sonunu ben de merak ediyorum...
Resimdeki gibi ...