Mayıs 30, 2009

STRES Mİ O DA NE!!!!

Yoruldum,sıkıldım,kızdım,HIRSMI BİRYERLERDEN ALMAM LAZIM!!!
Stres yok ! stres yooookkk!!!!!!!!!!!!! Osmanlı tokadını bir sağa bir sola ohhh,rahatladım...
Kimseye şiddet uygulama! Bu sadece görüntü , kimseciklere zararımız yok!!!

BURAYA TIKLA ,SENDE STRES AT...


Mayıs 28, 2009

PROTEST GİYİM VE AKSESUAR









Protest giyim ve protest aksesuarlar dünyada trend halinde...Tişörtt giyim en rahat giysilerimizden,protest giyim en çok tişörtlerde ve kullanılıyor.Bir kaç örnek verdim.
Bu sayfada her türlü protest baskılar var.Kendimizde bunların benzelerini tişörtlerimize çantalarımızı kumaş boyası ile ya da kumaş kalemi ile uygulayabiliriz..


Mayıs 26, 2009

KİM İSTEMEZ GÜÇLÜ SAÇLARI!



Hepimizin zaman zaman derdidir dökülen,kırılan saçlar.

Güçlü ve sağlıklı saçlar için uzmanların tavsiyeleri var; ıslakken taramayın,geniş dişli tarak kullanın, kurutma makinasını uzaktan ve orta sıcaklıkta kullanın,güneşten koruyun, boyatırken kimyasal içeriklere dikkat edin derler...
zaten bunları aşağı yukarı biliyoruz.

Benimde çok hoşuma giden , saten veya ipek yastık kullanarak düğümlenmeyi ve kırılmayı önlüyormuşuz...

Beyazlamayı sarmısakla durdurun.
saçlarımız beyazlamaya başlamışsa;bir adet soğan ve 5-6 diş sarmısağı iyice ezin.Bir yumurta sarısı ve bir çorba kaşığı zeytinyağı ekleyerek ,krem haline getirin.Saça sürüp 1 sa. bekletin.Bu kürü haftada bir uygulayabilrisiniz.

Mayıs 24, 2009

ÇAĞIN FIKRASI!


Hiç bir köpek tarafından ısırıldınız mı?Beni küçükken ısırmıştı,hatta hala kalçamda izlerini taşıyorum.Ama hayvanın üzerine at gibi binim koşturuyorduk.Çocukluk işte .Anneannemin köpeği idi.Çok sabırlı bir hayvandı ama bizim yaptıklarımıza dayanamayıp beni ısırdı ve sürükledi.

Yine de köpekleri çok severim.Biz onları saldırgan yapıyoruz.
Saldırgan olsun diye eğitenler bile var.
Gazetede ve TV deki hayvanlara yapılan akıl almaz ,vahşet derecesindeki haberler,görüntüler saldırılar beni kahrediyor.Bazen insanlığımdan utanıyorum!
HAYVANLARA YAPILAN HER TÜR EZİYETİ,SALDIRIYI KINIYORUM.BUNLARI YAPANLAR AYNISINI BİR GÜN KENDİLERİNE YAPILMIŞ OLARAK GÖREBİLİRLER.
BUNU UNUTMASINLAR!


Fıkta şöyle;

Adamın biri New York, Central Park'ta yürüyüş
yaparken, aniden kuduz
bir köpeğin küçük bir kıza saldırdığını görür.Koşar ve köpekle boğuşmaya başlar.
Hayli uzun bir uğraştan sonra üzeri yara bere içinde kaldığı halde köpeği öldürür. Ama küçük kızın da hayatını kurtarmıştır.

Son anda bu sahneyi gören polis nefes nefese olay yerine koşar ve adamın yanına gelir.
Sarılıp teşekkür etikten sonra 'Sen' der 'bir kahramansın, yarın bütün gazeteler seni yazacaklar.
Ve göreceksin başlık da şöyle olacak; Cesur New York'lu küçük kızın hayatını kurtardı.'

Adam 'Ama ben New York'lu değilim! ' der.
Polis 'Fark etmez, bu durumda gazeteler şunu
yazacaklar; Cesur Amerikalı küçük kızın hayatını kurtardı' cevabını verir.

'Ama ben Amerikalı da değilim' der adam artık
şaşırarak. Polis 'Ya, o halde nerelisin? ' diye sorunca adam cevap verir;

'Ben Iraklıyım!


Polis adama başka bir şey söylemez. Ama adam ertesi gün
gazeteleri 'aldığında şöyle bir başlıkla karşılaşır;
'Radikal İslamcı, masum Amerikan köpeğini
öldürdü!'

Yorum sizin arkadaşlar!


Mayıs 22, 2009

IŞIĞIN OYUNU!

Çizdiğniz,boyadığınız ,öylesine içinizden geldiği gibi yaptığınız resimleri doğru ışıklandırmayla sanata dönüştürüverin.

Burada çok güzel çalışmalar var.Basit gibi görünen çizimler,objeler sanatsal bir görünüme bürünmüş.

Resimlerin üzerine tıklayarak büyütün.

Mayıs 21, 2009

KUMAŞ AKSESUARLAR






Bu sayfada yapılan tasarımlar çok güzel. Desenler harika, kumaştan yapılmış çanta, bilezik ve takı tasarımları çok başarılı...çok beğendim,bir kaç tanesini deniycem.

Mayıs 18, 2009

DEV KADIN! TÜRKAN SAYLAN



Seninle her zaman gurur duydum,hiç korkmadın,yılmadın son günlerine kadar mücadele ettin...Yetiştirdiğiniz gençler sizin izinizde olacaklardır...
ÖLÜMSÜZLERİN ARASINDA YERİNİ ALDIN! NURLAR İÇİNDE,HUZUR İÇİNDE OL!


KADINLARI SABOTE EDEN 12 CÜMLE!




Kişinin kendi kendine yaptığı olumsuz iç konuşmalar nedeniyle özgüveninin düşmesi ve kendini gerçekleştirmesinin engellenmesi olarak tanımlanan “Self Sabotaj”, daha çok çocukluk döneminde öğrenilen hatalı düşüncelerden kaynaklanıyor.

International Hospital'dan Psikolog Dr. Ferahim Yeşilyurt, klinik psikolojide/ psikiyatride bir hastalık olarak tanımlanmasa da, olumsuz iç konuşmaların bazı psikolojik sorunlara neden olarak rahatsızlığın şiddetini artırabildiğini söylüyor.

Psikolog Dr. Ferahim Yeşilyurt, kadınların en çok kurdukları 12 cümle ile kendi kendilerini sabote ettiklerini belirtiyor:

• Diğerlerinden farklıyım, onlar daha akıllı.
• Ben zaten her zaman geriden giderim.
• Keşke daha güzel olsaydım (güzel değilim).
• En iyisi olmalıyım.
• Keşke daha zeki bir kadın olsaydım.
• Herkes benden daha çok çalışıyor.
• Ben beceriksizin tekiyim.
• Hafızam pek iyi değildir.
• Hafızam pek iyi değildir.
• İsimleri aklımda tutamam.
• Benden bir şey olmaz.
• Çok sinirliyim, dengesizim, dağınığım.
• Korkağın tekiyim.


Çocuklar konuşmaya ilk başladıklarında yapacaklarını tek tek ifade ederler. ‘Kamyonu alıyoruz, oyuncağı üzerine koyuyoruz’ gibi. Bir süre sonra bu konuşmalar yok olur. Yaşamımızdaki ilk konuşmalar anne ve yakın çevrenin etkisiyle oluşuyor. Eğer endişeleri nedeniyle korumacı bir anne yanında büyüyorsanız, çevresel konuşmalar bu doğrultuda oluşuyor. Karamsar bir anneniz varsa siz de olaylarla ilgili karamsar konuşmalar yapmaya başlarsınız. Bir süre sonra ise bu iç konuşmalarınızı başkaları duyamaz. Ama kendi içinizde devam eder gider.
Çocukken anneniz izin vermemesine rağmen bardaktan su içmeyi istediniz. Suyu içerken bardak elinizden kaydı ve yere düştü. Yerlere su ve cam parçaları dağıldı. Eğer anneniz “Aptal çocuk seni. Sana söyledim değil mi içemezsin diye, ortalığı berbat ettin” biçiminde konuşursa siz de bu konuşma tarzından etkilenirsiniz.
Anneniz olaya daha sakin de yaklaşabilir. “Şimdi içemiyorsun ama biraz büyüdüğünde tek başına bardaktan su içebilirsin” biçiminde konuşursa daha umutlu bir konuşmayı öğrenmiş olursunuz.

İç konuşmaların öğrenilmesi zamanla olur. Birkaç kerelik yapılan konuşmalardan çok, zaman içinde sürekli tekrarlanan konuşmalar daha fazla yerleşir. Çünkü öğrenmede tekrarın yeri büyüktür. Burada da yapılan tekrarlayıcı konuşmalar olumsuz düşüncelerin yerleşmesine neden olur. Kendi kendini sabote eden kişiler kendileriyle olumsuz iç konuşmalar yapmaktadır. Yapılan bu konuşmalar ise yaşadıkları kaygı ve üzüntüleri artırmaya yarıyor.
İç konuşmaların öğrenilmesi zamanla olur. Birkaç kerelik yapılan konuşmalardan çok, zaman içinde sürekli tekrarlanan konuşmalar daha fazla yerleşir. Çünkü öğrenmede tekrarın yeri büyüktür. Burada da yapılan tekrarlayıcı konuşmalar olumsuz düşüncelerin yerleşmesine neden olur.

Çocukluktan itibaren kendi kendimize yaptığımız olumsuz iç konuşmalar zaman içinde otomatikleşir. Ve kolaylıkla olumlu biçime dönüştürülemez. Bu nedenle arkadaşlar ve aileler tarafından “Yanlış düşünüyorsun, öyle düşünme, abartma” gibi o anki olumsuz iç konuşmalarınızı değiştirmeye yönelik çabalar işe yaramaz. Hatta bazen sizi daha fazla kızdırabilir. Bu nedenle eğer kendi başınıza bu sorunların üstesinden gelmekte zorlandığınızda bir uzmandan yardım almanız faydalı olacaktır.

Kaynak:haberturk.com

Mayıs 16, 2009

YAZ GELDİ!ÇOK ÖNEMLİ!!!




LUTFEN ÖZELLİKLE EŞİ, KIZ ARKADASI YADA KIZI OLAN TUM ARKADASLARIMIZA ILETELIM
. Cancer Update from Johns Hopkins Johns Hopkins Universitesinden kanser raporu


This information is being circulated at Walter Reed Army Medical Center as well.
Bu dokuman Walter Reed Army Medical Center tarafindan da dagitilmaktadir.

Bottled water in your car is very dangerous.
Arabanizda bulunduracaginiz plastik su sisesindeki su cok tehlikelidir.

This is how Sheryl Crow got breast cancer. She was on the Ellen show and said this same exact thing. This has been identified as the most common cause of the high levels in breast cancer, especially in Australia .
Plastik su siseleri Sheryl Crow'un gogus kanseri olmasinin en buyuk nedenidir. Plastik siseler ozellikle Avustralia da yuksek sayida gorulen gogus kanseri vakalarinin en buyuk nedenidir.

A friend whose mother was recently diagnosed with breast cancer and the Doctor told her: women should not drink bottled water that has been left in a car.
Annesi cok yakinda gogus kanseri teshisi konulan bir arkadasimiza doktor sunu soyledi. "Kadinlar arabalarda birakilmis plastik su siselerinden su icmemelidir"

The doctor said that the heat and the plastic of the bottle have certain chemicals that can lead to breast cancer. So please be careful and do not drink bottled water that has been left in a car, and, pass this on to all the women in your life.
Doktor yuksek sicaklik ve sise plastiklerindeki belli kimyasallar gogus kanserine neden olabilir. Lutfen dikkatli olun ve arabada birakilmis plastik siselerden su icmeyin.
Lutfen bu bilgiyi etrafinizdaki butun bayanlara iletiniz.

This information is the kind we need to know and be aware and just might save us!
Bu bilgi kesinlikle iyi bilmemiz gereken ve sakinmamiz gereken bir tehlike ile ilgilidir. Bu bilgi yasam kurtarabilir.

The heat causes toxins from the plastic to leak into the water and they have found these toxins in breast tissue.
Use a stainless steel canteen or a glass bottle when you can!
Yuksek sicaklik plastigin icindeki toksinleri suya ve yiyeceklerimize geciriyor ve doktorlar bu toxinleri kanserli hucrelerimizin etrafinda kolaylikla gozleyebiliyorlar.

MUMKUNSE, PASLANMAZ CELIKTEN BIR TERMOS YA DA CAMDAN YAPILMIS SISELER, KAPLAR KULLANALIM !
No plastic containers in microwave.
Mikrodalga firinlarina plastik tabak ve kutulari koymayiniz.

No water bottles in freezer.
Plastik su siselerini buzluga koymayiniz.

No plastic wrap in microwave.
Plastik tabak ortulerini (SARAN WRAP) mikrodalga firinina koymayiniz.

A dioxin chemical ca uses cancer, especially breast cancer.
Dioxin isimli kimyasal madde kansere neden olur, ozellikle gogus kanseri.

Dioxins are highly poisonous to the cells of our bodies.
Don't freeze your plastic bottles with water in them as this releases dioxins from the plastic..
Dioxin maddesi vucudumuzdaki hucreler icin bir zehirdir.
Plastik siseleri icinde su varken dondurmayiniz. Bu durumda plastik icindeki Dioxin'i aciga cikartmaktadir.

Recently, Edward Fujimoto, Wellness Program Manager at Castle Hospital, was on a TV program to explain this health hazard. He talked about dioxins and how bad they are for us.
Gecen gunlerde. Edward Fujimoto, Wellness Program Manager (Castle Hospital) bir TV programinda bu saglik tehdidini acikladi. Dioxinlerin bizler icin ne kadar tehlikeli oldugu gercegini anlatti.

He said that we should not be heating our food in the microwave using plastic containers.. .
Yiyeceklerimizi mikrodalga da plastik kutular icinde isitmamamizi istedi.
This especially applies to foods that contain fat.
Bu ozellikle icinde yag olan yiyecekler icin daha onemlidir.

He said that the combination of fat, high heat, and plastics releases Dioxin into the food and ultimately into the cells of the body...
Yag, yuksek sicaklik ve plastiklerin bir araya geldiklerinde Dioxin aciga cikarttiklarini ve bunun vucudumuzdaki hucrelere gectigini acikladi.

Instead, he recommends using glass, such as Corning Ware, Pyrex or ceramic containers for heating food... You get the same results, only without the dioxin .
Plastikler yerine Cam, Pyrex, Corning Ware yada seramik den yapilmis kaplarin kullanilmasini tavsiye etti.

So such things as TV dinners, instan t ramen and soups, etc., should be removed from the container and heated in something else. Paper isn't bad but you don't know what is in the paper. It's just safer to use tempered glass, CorningWare, etc.
Microwave icin hazir uretilmis cabuk isitilabilen yiyecek paketlerini baska bir kaba aktararak isitiniz. Kagit cok kotu bir malzeme degil ama icinde ne olabilecegini hic bir zaman bilemeyiz. Pyrex, ISIcam, Corning Ware gibi kaplari kullanmak cok daha guvenlidir.

He reminded us that a while ago some of the fast food restaurants moved away from the foam containers to paper. The dioxin problem is one of the reasons...
Bazi zincir (fast food) restoranlari yakin gecmiste plastik kutulardan kagida gectiler. Bunun en buyuk nedeni dioxin problemidir.

Also, he pointed out that plastic wrap, such as Saran, is just as dangerous when placed over foods to be cooked in the microwave.
Ayrica, Saran wrap ismi altinda satilan tabak ve kutularin uzerine orttugumuz ince plastik film de mikro dalga firinina girdiginde diger plastikler kadar tehlikelidir.

As the food is nuked, the high heat causes poisonous toxins to actually melt out of the plastic wrap and drip into the food. Cover food with a paper towel instead.
Mikrodalgada yiyecek isinlanirken yuksek sicakliklar ince plastigi eritebilir ve erimis plastk yiyeceginize karisabilir. Mikrodalga kullanirken yiyecek kaplarinizi plastik yerine kagit havlu ile ortunuz.

This is an article that should be sent to anyone important in your life!
Bu yaziyi tum tanidiklariniz gonderiniz.

DR.Cengiz Camci MCT
Professor of Aerospace Engineering
The Pennsylvania State University_


NOT:
Anadolu’nun hemen hemen her yerinde plastik kaplar içine turşu kuruluyor. Bu turşu keskinleştikçe, plastik bidon ile yukarıda bahsedilenlerden çok daha fazla reaksiyona giriyor. Ve bir zaman sonra plastik, kağıt helva gibi kırılgan hale geliyor. Plastiğin zararlı tüm bileşenleri ise turşuya geçiyor. Bugün Anadolu’nun birçok yerinde, “nedeni anlaşılamıyor” dedikleri kanser vakalarının nedeni bu plastik kaplar.

Çevre Bakanlığı plastik ile ilgili, şirketlere bazı yaptırımlar getirmelidir. Halkı bilinçlendirmelidir.

Mayıs 14, 2009

SÜPER KADIN OLMA HIRSI!




Süper kadınların hastalığı olarak adlandırılan ‘fibromiyalji’de hastalar, yaygın kas ağrıları, çarpıntı, migren, ellerde uyuşma, barsak spazmları, gaz şikayetlerinden yakınıyor. Hastalar doktora ‘Her yerim ağrıyor, dayak yemiş gibiyim, sabah bitkin kalkıyorum’ diyerek geliyor. International Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayda Uluhan, “Bu hastalık daha çok süper kadınların hastalığı. Kesin bir tedavisi yok, hastaya hayata bakışını değiştirmesi, aşırı stresten uzak durmasını öneriyoruz” dedi.

Fibromiyaljiye kas romatizması denilse de, ne iltihaplı bir hastalık, ne de romatizmal bir rahatsızlık. Birçok belirtisi var. Hastalığın tam olarak neden olduğu bilinmemekle birlikte, uyku bozukluğu olan kişilerde daha çok görülüyor.

Normalde uykunun dört evresi var. Uykunun dördüncü evresine geçemeyen kişilerde vücut gerginliğinin ertesi güne sarkması nedeniyle bu hastalığın oluşabildiğini belirten Dr. Uluhan, şöyle konuştu: “Vücudun sırt, göğüs, kol içleri, dirsekler, kalçalar gibi bölgelerindeki gerginlik noktalarındaki hassasiyet ve ağrı bölgeleriyle kendini gösteriyor.


FibrOmiyalji hastaları esas olarak kas ağrılarıyla doktora gidiyorlar. Ama iç organ kasları, spastik kolon, sinirsel kolit, baş ağrısı, çarpıntı, ellerde uyuşma, çene kitlemesi ve diş gıcırdatma gibi rahatsızlıklarla dişhekimine de başvurabiliyorlar. Yani birçok bölümü dolaşıyorlar ama teşhis konulduğunda tüm bu yakınmalar bitiyor. Hastalığın tedavisi yoktur demenin daha doğru bir yaklaşım olacağını belirten Dr. Ayda Uluhan, şunları söyledi: “Hastalara hayat tarzınızı, kafa yapınızı değiştirmeniz, zihninizi ve ruhunuzu rahatlatmanız lazım diyoruz. Aynı zamanda yaşam koşullarının da değiştirilmesi gerekiyor. Spora, kaplıcaya gitmek rahatlatıyor. Endişeyi de tedavi ediyoruz. Erkeklerde olunca daha zor, çünkü erkekler kabullenmiyor ya da kabullenmekte zorlanıyor."

Kadınlar ise daha kolay kabulleniyor. Hastaların gergin kişilik yapılarıyla, süper kadın dediğimiz işini, evini her şeyini planlayıp yapmaya çalışan bir kadın grubu var. Amerika’da 4-5 milyon kişi fibromiyalji hastalığından yakınıyor.”

Fizik tedavi fayda sağlıyor
Hastalığın tedavisinde birçok branştan destek alınıyor. Ancak fizik tedavi, egzersiz, ilaç tedavisi büyük yarar sağlıyor. Hastalığı zamana yayarak tedavi etmeye çalışmak gerekiyor. Bunun için de kan tahlillerinin ve muayenenin iyi yapılması çok önemli. "Fizik tedavi romatolog ve dahiliye uzmanı bu hastalığın teşhisini koyabiliyor. Ama testleri de yapmak lazım” dedi.


Fibromiyalji vücudun tüm sistemlerini etkiliyor. Hastaların eskiden doktor doktor dolaştıklarını şimdi tek elden çözümünün bulunduğunu belirten Dr. Uluhan, “Fizik tedavi ve romatoloji bunu tedavi ediyor, romatoloji teşhiste doğru adres, tedavide ise fizik tedavinin önemli yeri var” dedi.

Mayıs 12, 2009

KADINLARI VE ERKEKLERİ MUTLU ETME SIRLARI

ERKEKLERE....

KADINLARI MUTLU ETME SIRLARI

01.Saçlarını okşa,

02. Yücelt,
03. Şımart,
04. Gözlerinin içine bak,
05. Geleceğe ait planlar yap,
06. Dil dök,
07. Yalvar,
08. Destek ol,
09. Yemeğe götür,
10. Alışverişe götür,
11. Tekneye bindir,
12. Güldür,
13. Zeka oyunları yap,
14. Müzik dinlet,
15. Teşvik et,
16. Teskin et,
17. Affet,
18. Hayran kal,
19. Banyosunu hazırla,
20. Güven ver,
21. Kapıyı tut,
22. Asansörde kat düğmesine bas,
23. Arabasının kapısını aç,
24. Isıt,
25. Sarıl,
26. Öp,
27. Ona hasta ol,
28. Kulağına fısılda,
29. Ayaklarına masaj yap,
30. Konsere götür,
31. Onu her yerde ve her zaman bekle,
32. Tanrıçan yap,
33. Onunla birlikte rejim yap,
34. Onunla birlikte spor yap,
35. O uyumadan uyuma,
36. O uyanmadan uyanma,
.
.
.
1000. Ne istediğini önceden anla,
1001. Günde yedi kez özür dile,
1002. Sürekli onu dinle,
1003. Yorganı çekince ses etme,
1004. Yorganı titretme,
.
.
.
6789. Spor araba al,
6790. Saat al,
6791. Yüzük al,
6792. Küpe al,
6793. Traş ol,
6794. Saç seklini değiştir,
6795. Kareli gömlek giy,
6796. Yemin et,
6797. Dayan,
6798. Katlan.
.
.
.

BAYANLARA....

ERKEKLERİ MUTLU ETME SIRLARI

01. Karnını doyur.
02. Televizyonun kumandasını ver.
03. Çayını ver
04. Önünden çekil....



Mayıs 11, 2009

BİRAZ GÜLELİM DİYE!



MEŞHUR ISPANAK YEMEĞİ İLE KOCA TESTİ


Kadın akşam işten çıkar

Çocuğu yuvadan alır
Markete geçer ıspanak alır
Koştura koştura eve döner
Çocuğu soyar elini yüzünü yıkar
Kendi üstünü değiştirir
Mutfağa koşar
Bi yandan ıspanakları yıkar bi yandan çocuğun sorularına ve ihtiyaçlarına
cevap verir.
Bi yandan sofrayı hazırlar O DA NE YOĞURT ALMAYI UNUTMUŞTUR! Yoğurtsuz
ıspanak olmaz
Hemen kocasını arar.

Kocadan Kocaya değişen cevaplar:

1) Ben geç geleceğim. Toplantım var Yoğurtsuz yiyin ( laçkalaşmış koca)

2) Ben geç geleceğim Çok üzgünüm tühhhhhh Şimdi ıspanak da yoğurtsuz olmaz
ki E yoğurt getireyim kapıdan bırakayım hemen döneyim toplantı bu kaçırsam
olmaz Mazallah dağlara taşlara işten atılma sebebim olur sonra yoğurt
dökecek ıspanak bile bulamayız ( aldatan koca ya da eve gelmemek için bahane arayan koca ,ama bi yandan davicdanı sızlayan koca..)

3)Aradığınzı numaraya şu anda ulaşılamıyor........(İşte bu aldatan koca)

4) Mendebur kadın ıspanağı aldın da yoğurdu niye almadın! ('kazma' tipi koca )

5) Igggghhhh yine mi ıspanak. Otlaya otlaya sığır olduk ('kalas' tipi koca)

6) Tamam alırım (monotonlaşmış koca)

7) tamam alırım başka bişey lazım mı? ( Normal koca)

8)Tamam hayatım alırım başka bi isteğin var mı? ( Olması gereken koca)

9) Amannn ıspanakla mı uğraştın? Yapmadıysan bırak ya dışardan söyleyelim ya da dışarda yiyelim (aranılıpta bulunamayan Süper koca)



Mayıs 08, 2009

BÜTÜN KADINLARI GÖZLERİNDEN ÖPÜYORUM!


Bu yazıyı belki bir çok yerde okumuşuzdur,ama kadının,annenin halini çok güzel anlatıyor.
Bizim halimizden ancak bizler anlarız.



Akşam annemle babam televizyon seyrediyorlardı .
Annem, 'Geç oldu, zaten yorgunum, ben yatıyorum.' dedi.
Annem kalktı, mutfağa gitti.

Çerez-meyve tabaklarını çalkaladı, kaldırdı.Sabaha hazır olsun diye çaydanlığı doldurdu, demliğe çay koydu.
Şekerliğe baktı, dibinde az kalmış, üstüne ekledi.
Kahvaltı için buzluktan ekmek çıkardı, akşam yemeği için çözülsün diye de eti aşağıya koydu.
Kahvaltı masasını hazırlamak için masanın üstündekileri topladı.
Telefonu şarja koydu, telefon defterini kapatıp yerine koydu.
Sonra çamaşır makinesinden ıslak çamaşırları çıkarıp astı ve makineyi tekrar doldurdu.
Banyodaki çöp sepetini boşalttı.
Islak bir havluyu kurusun diye duş perdesinin borusuna astı.
Bir gömlek ütüledi, kopuk düğmesini dikti.
Çiçekleri suladı.
Esneyerek gerindi ve yatak odasının yolunu tuttu.
Çalışma masasının yanından geçerken durdu, öğretmene tezkere yazdı, okul gezisi için para sayıp ayırdı, eğildi, sandalyenin altına girmiş ders kitabını aldı, masanın üstüne koydu.
Kek tarifleri defterini çıkardı, arkadaşına söz verdiği tarifi bir kağıda yazdı, çantasına koydu.
Bakkaldan alınacakları not etti, notu da çantasına koydu.
Sonra gitti, 3'ü 1 arada temizleme losyonuyla yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı.
Gece kremini ve kırışık önleyici nemlendiricisini sürdü.
Tırnaklarına baktı, törpüledi.
İçeriden 'sen yatmaya gitmemiş miydin' diye seslenen babama şimdi gidiyorum' deyip köpeğin su kabını doldurdu.
Kapıları pencereleri kontrol etti, holdeki lambayı yaktı.
Kardeşimin odasına gitti, oğlan uyumuş, lambasını söndürdü, bilgisayarını kapattı, gömleğini astı, yerdeki kirli çorapları toplayıp sepete attı.
Bana geldi, 'haydi yat artık, biraz da yarın çalışırsın,' dedi.
Kendi odasına gitti, saati kurdu, ertesi gün giyeceklerini hazırladı.
6 maddelik acil işler listesine 3 madde daha ekledi.

Kendi kendine iyi geceler diledi, hayallerinin gerçekleştiğini gözünün önüne getirdi.
İşte o sırada babam televizyonu kapattı, ortaya öylece bir 'ben yatıyorum' dedi ve gitti yattı.

Sizce bu işte bir gariplik yok mu?
Kadınların neden daha uzun yaşadığını merak etmiyor musunuz?

ÇÜNKÜ KADINYAPISI UZUN ÇEKİŞLİ (ve işleri bitirmeden öyle çabuk çabuk ölemezler)!

Kaynak:

ailem.com

ERKEKLER DE OKUSUN!




YAŞAMIN MUCİSESİ KADIN!

Bir kadının içinde neler saklıdır? Dünya var olduğu günden beri cevabı bulunamayan soruların başında kadın gelir. Her hücresinde farklı kodlar olan, yeryüzünün en çözülemeyen bilmecesidir. Henüz kadın bile kendini tam olarak anlayamamış ve kendi bilinmezliğinde boğuşurken, tıp, psikoloji, mistizm dahil hiçbir branş insan doğasının %100’ünü çözememişken; kadına kendini anlatmak çok zor.

Hemcinslerimle konuşurken, ben bile çoğu zaman anlamakta zorlanırım. Öyle büyük bir denizin dalgalarıyız ki; öyle derin uçurumlarımız var ve öylesine karışık görünen ama çok kolay, basit metotlarla yönetilebiliyoruz ki; karşı tarafı çıkmaza götüren bu olmalı.

Bir kadın, ruhunda büyük güçler taşır. Anne olsun ya da olmasın, yaratıcılık özelliğinden dolayı üstünlüğü vardır. İnsan eşitliği gibi bir durumdan bahsetmiyorum. Orada zaten hemfikiriz. Anlatmaya çalıştığım, kadının alt beyninde küçük bir Tanrı’nın yaşadığıdır. Bu kadını Yaradan’a yakınlaştırır.

Tüm yaratıcı niteliklerini içinde barındıran kadın, sosyal hayatın karmaşasında bu özelliklerini unutur. Aslında unutmaz ancak yaşam sorumluluğu öyle büyük bir yük olur, biner ki omuzlarına, kendi keyfine varmaya fırsatı kalmaz. Zamanla yaşamın her durağı değişime uğratır kadını, zarafetini, ruhunu, bedenini, beynini yavaş yavaş değiştirir.

Öğrenip kirlendikçe, insanın vahşi yanına daha çok yaklaşır. Oysa kadın, sonsuz evrendeki en asil yaradılış formudur. Burada olması sadece dünyaya daha güzel bir yaşam biçimi, vizyon, hassasiyet sunmak içindir. Kadın görevli bir melektir. Erkeğin kaba ve avcı yanını törpülemek, bulunduğu yere zevk ve mutluluk vermek için gelmiştir. Kadın demek, değişim demektir.

Peki, sonra ne olur? Düzen, kadının asli görevi olan değişim çabasının üstüne basar ve asıl değişim kadında oluşur. Önce şaşırır kadın, kötülüğe, acıya maruz kalınca, kendi kendini sorgulamaya başlar. İnanamaz, bu kırılganlık ve zarafete sahip bir varlığa nasıl bu denli acımasız davranıldığını sorar. Canı acıyan her canlı gibi, zamanla güvenlik kalkanları oluşturmaya başlar. Gittikçe sertleşir, içine acımasızlık tohumları eker, gerçi ekse ne olacak? Büyütemez ki! Gücü yetmez, her şeye rağmen gönlü elvermez. İçindeki peri kızı engeller. Ama kalınlaşır duvarları, zamanla çevresindekilere benzemeye başlar. Susar çoğunlukla, gözyaşlarını kan olur içine akıtır.

Nefes aldıkça büyür, kirlenir, dirense de, hangi beyaz siyaha karşı durabilmiştir? Saklayabildiği, kaçırabildiği kadarını temiz tutar. Fırtınalarla, savaşlarla uğraşırken, kırılır kanatları. Uçmayı, gitmeyi, kaçmayı istese de kalır. Yalnız ve hüzünlü gecelerde tek başına ağlar ama artık acizliğini göstermemek için taktığı bir çok maskesi vardır.

Her kadın yaşamının bir yerinde bu noktaya, en azından yakınına gelir. Bazıları uzak kalmıştır çatışmalardan, onlar kadınlığını diğerlerine oranla daha çok korur. Hangi çerçeveye koymuş olursa olsun resmini, gün gelir sararır gülüşler. Eskiyen ama dokusunu koruyan bir fotoğrafta gizli kalır kadın.

Bir kadın, sadece sevgi ve güveni bulduğu ancak gerçekten inandığı yerde özüne döner. Çıkarır kanatlarını, yaralarını sarar, yüreğinin üstündeki kirleri temizler. İşte, o zaman görür erkekler gerçek kadını. Sihirli elleri değer sevdiğinin yaşamına, değiştirir dokunuşuyla, zevkiyle, sevgisiyle etrafını. Bir erkeğin hiç görmediği kapılar açar, harikalar dünyasına uzanan.

Her kadın özünde bir melektir. Yaşamınıza mucizeler istiyorsanız, kadınınızı sevin, güvende hissettirin ve hayatınızda renk renk çiçeklerin açmasını izleyin!

Kaynak:
kadin.tr.msn.com

Foto:
media.photobucket.com

Mayıs 07, 2009

BİR CENİNİN HATIRA DEFTERİ


Ben çok etkilendim,bir duygu bu kadar yürekten anlatılabilir


Gözlerim yoktu, gözlerimin olmadığını bir Sen gördün.
Görmüyorum. Görme isteğime bile körüm.
Görmek istediğimi bilmiyorum.
Gözlerim yok.
Ne renklerden haberim var, ne şekilleri tahmin edebilirim.
Sen bana gözlerimi verdin.
Görmek istediklerimi de Sen verdin.
Görme isteğimi gördün.
Ben görmek istiyor bile değilken, beni gördün.
Gözümün göreceklerini gördün.
Gözümü verdin, gözümün göreceklerini verdin.
Işığı ve gölgeyi, her şeyi, her şekli, her rengi...
Sen gördün, Sen verdin.
Elim yoktu, Sen elimden tuttun.Elimden tutan yok.
Tutunacak bir dal da bilmem.
Ellerim yok.Ne avucumda avunacak bir şeyim, ne elde tutmak istediğim.Yok.
Sen bana el verdin.
Beni elimden tuttun. Elimden tutacak ana baba verdin.
Elde edeceklerimi Sen hazır ettin.
Herşey Senin ‘kudret eli’ne tutundu.
Ben, ellerim ve elde edeceklerim, öylece ele avuca geldi.
Sağırdım, bana Sen kulak verdin.
Bir haber yok, kötüsü bile.
Sesler uzak, müzik yabancı, ahenk dargın. İşitemiyorum.
Kulaklarım yok. Bana Sen kulak verdin.
Kulaklarım oldu.
Dalgaların sesini işiten, mahrem fısıltılardan haberli kulaklarım oldu.
Kuru yaprağın dalından düşüşünü duyan, rüzgârın ıslığına ritim veren, yağmurun yağışına ahenk katan, her notada ruhuma yeniden üfleyen Sen’sin.
Bana kulak verdin. Herşeyi, her an işiten Sen.
Ben kulak sahibi değilken, işitmek istediklerini işittin.
Ben müzikten bilmezken, ben rüzgârın ve denizin sesini işitmezken, ben annemin sesini tanımazken, ben sağır iken, beni Sen işittin, arzularıma Sen kulak verdin, iç çekişlerimi Sen duydun.
Beni işittin, işitmek istediklerime Sen ses verdin.Beni işitir eyledin.
Dilim dönmüyordu, Sen bana söz verdin.
Dilim dönmüyor. Sesim çıkmıyor.
Dudaklarım suskun.
Konuşma yok, bir hece bile.
Damaklarıma hiç değmedi dilim.
Her dudak arasını gül bahçesine çeviren o ince çizgi, bir tebessüm yok, tebessüm eden de yok. Öpecek yok beni. Ve öpemem de.
Daha dudağım dudağıma değmedi. “Ağzı var dili yok” bile değilim.
Dilim yok, ağzım da, damaklarım da, dudaklarım da...
Lezzetleri bilmiyorum. Dilimi tuza bandırmadım daha.
Damağımda şeker tadı hiç gezinmedi.
Dudaklarıma pınar suyu değmedi.
Ve Sen bana damak verdin.
Dudak verdin. Dil verdin. Söz verdin.
Dudağıma gökten soğuk sular değdireceğine, damağıma lezzetler ihsan edeceğine, dilime şiirler dolayacağına söz verdin.
Ve söz verdin ağzıma.
Konuşan Sen. Konuşan Sen.
Taşları, dağları, denizleri konuşur eyleyen Sen dilime kelam verdin.
Söz verdin ağzıma.
Sözden anlayan dostlar verdin.
Ben tebessümden habersizken, ben gülmeyi bilmezken, bana rahmetinle Sen tebessüm ettin.
İki dudak verdin, bir dil.
Cümle dudakları gül eyledin.
Gülücükler verdin.
Güller verdin.
Ayaklarım yoktu, beni varlığa Sen yürüttün.
Çıkış yok. Yollar kapalı. Ne dağlar, ne vadiler yürünesi değil.
İki ayağım çukurda, yokluk çukurunda.
Adım atacak yer yok.
Ayaklarım yok, güzel ayakkabılarım da.
Çiçekli çoraplarım, yeni örülü patilerim kayıp.
Coşkuyla koşacak kimsem yokken, ağır ağır yürüyeceğim yolları bilmezken, Sen beni bilinmez yollardan geçirdin.
Ayaklar verdin.
Yokluktan varlığa yürüttün bedenimi.
Hiç yoktan ayağa kaldırdın beni.
Yol verdin.Ve çiçekli çoraplar ve güzel ayakkabılar verdin.
Ayaklarımı verdiğin gibi, yürünesi yolları, dağları, denizleri ve vadileri ayaklarımın altına serdin.
Gelmeye yüzüm yoktu, Sen bana yüz verdin.
Beni tanımıyordu annem babam bile.
Varlığımdan bile haberli değillerdi.
Ben de bilmiyorum var olduğumu.

Var olma arzumun bile farkında değilim.
İnsan olduğumu da bilmem. “Anılmaya değer bir şey” değilim.
Kimse saymıyor beni.Adım yok, adam yerine koyulmuyorum.
Yüzüm yok.
Çatık bir kaşım, gamzeli bakışlarım yok.
Saçlarım, kirpiklerim yok.
Kaşlarım kirli bile değil; yok.
Yüzüme çamur bulaşmamış, çünkü yok.
Şekilsiz, biçimsiz, kaba, belirsiz ve korkunç görünüyorum.
Böyle görseydi beni annem, belki yüz vermezdi bana.
Yüzüme bakamazdı.
Yüzüme bir Sen baktın.
Bana Sen yüz verdin.
Yokluğun kirli, çirkin maskesini yüzümden indirdin.
Rahman suretini indirdin yüzüme.
Annemin gözlerine değesi, “bebek yüzlü” tenler giydirdin ete kemiğe.
Kirpiklerimin ucuna gamzeli bakışlar düşürdün.
Ve yanaklarıma gülücükler saldın.
Saçlarımı verdin, “zülf-ü yâr” olası çizgiler çizerek, kaşlarımı eğri kıldın yay gibi, bakışlarıma nur verdin ay gibi.
Karşısına vurulası aşıklar koydun.
Güneşi göz ucuma Sen getirdin.
Bilmezdiler oysa varlığımı. Tanımazdılar beni.
Sen yüz vermesen, yüzümü kalplerine âşina eylemesen, yüz süremezdim annemin yüzüne. Hayatı yitirdiğimde de, bana yeniden hayat verecek Sensin.
Bir gün toprağa yüz sürdüğümde de, tanımayacaklar yine.
Yüzüme bakamayacaklar. Varlığımı belki hesaba katmayacaklar.
Taşlara kazıyacaklar adımı en fazla.Unutmamak için.
Ama beni hiç unutmayacaksın Sen.
Beni bilecek, beni tanıyacak, benim hatırımı Sen soracaksın.

Gözümü ve gördüklerimi gören, elimi ve elimdekileri tutan, dilimi ve dilimdekileri konuşturan, dudağıma tebessümden güller koyan, ayaklarımı yokluktan varlığa ulaştıran, var olmaya yüzüm yokken bana yüz veren Sen; çürümüş kemiklerimi, toprağa düşmüş ellerimi, karanlığa akmış gözlerimi, erimiş dudaklarımı, yokluğa kaymış ayaklarımı, işitmez olmuş kulaklarımı, yitik tebessümümü, unutulmuş yüzümü,Verir de yine Sen verirsin elbet.Yine, yeni, yeniden diriltirsin beni.Ey Hayatı Veren ve Ey Hayatın Sahibi.

Dr. Senai Demirci

Kaynak:zaferdergisi.com

Mayıs 06, 2009

ELLERİMİZ BİZİ ELE VERİYOR!

AÇIK ELLER

Karşınızdaki insanın elleri açık duruyorsa yani avuçları gözüküyorsa, onun olduğu gibi görünmekten hoşlanan, pek birşey gizlemeyen, sır saklamasını da bilmeyen biri olduğunu söyleyebiliriz. Bu insan ayrıca cömert sayılabilir. Hele avucu gözüken ellerin parmakları da açıksa yani parmaklar arasında açıklık varsa bu insan son derece cömert olacaktır. Kapalı Eller Otururken avuçları gözükmeyen, yani yumruk yapılmış ellerin sahibinin her şeyi gizlemeye meraklı, duygu ve düşüncelerini kendisine saklayan, gizlilik içinde hareket etmeyi seven, paraya da büyük önem veren birisi olduğunu söyleyebiliriz. Bu insandan para almak hemen hemen olanaksızdır.

YARI AÇIK ELLER

Yarı açık veya yarı kapalı eller daima en iyi sayılanlardır. Bu elde parmaklar hafifçe içeriye doğru bükülmüştür, fakat parmaklar avucu kapatmamaktadır. Yani avuçlar gözükmemektedir. Bu elin sahibi gerektiğinde sır saklayabilen, akılcı duygularla kafa arasında denge kurabilen, parayı da uygun şekilde harcayabilen biri olabilir. Kendisi ne cimridir ne de yeterince cömerttir.

CANSIZ ELLER

Bazen ellerin adeta sarktıklaını görürsünüz. Ellerin sahibi onları unutmuş gibi davranmaktadır. Bu tip elleri gördüğünüzde sahibinin dalgın, iyi düşünmeyen, kendi başına karar veremeyen, iradeden yoksun biri olduğunu söyleyebilirsiniz.

CANLI ELLER

Eller sakin duruyor fakat her an harekete geçecek gibi görünüyorsa; yani parmaklarda, avuçta
bir gerginlik varsa iyi sayılır. Bu ellerin sahibi akılcı, kararlı, yaşamı seven, zekasından kolaylıkla yararlanabilen biri olabilir. Fakat ortada hiç neden yokken sıkılmışsa, yani yumruk halini almışsa karşısında son derece kararlı, bildiğinden şaşmayacak biri var demektir.

ELLERİN YERİ

  • İncelemekte olduğunuz kişi ellerini nereye koyacağını bilememektedir. Bu elin sahibi çekingen, içine kapanık, toplum ilişkilerinde pek başarılı olamayan, çabuk tepki gösteren, kendine pek de güvenmeyen biri olabilir.
  • Bazı insanlar yürürken ellerini önde kavuştururlar. Bu tipler duygulara kapılmayı istemeyen, sakin, kendinden emin kimseler olabilirler.
  • Yürürken ellerini arkaya kenetleyenler, kendine güvenen, daima haklı olduğuna inanan ve bazen de üstün olduklarını sanan kimselerdir.
  • Yine bazı tipler bir kolu dirsekten kıvırıp vücuda dayarlarken diğerini de yanda sallarlar. Bu insanların kendilerine güvendiklerini ve başkalarını da yönetmeye hevesli olduklarını bilmelisiniz.
  • Yürürken elleri açık ve kolları hızla sallanan kimseler genellikle iyi niyetlidirler. Onlar hareket halinde olmayı isterler.
Ben 'canlı eller ve yürürken elleri açık yürüyen 'sınıfındanım....Bu arada salaklık derecesinde cömert ve merhametliyim.


Mayıs 05, 2009

KADINLARIN BEYNİNDEKİ ÇOCUK SEVGİSİ BÖLÜMÜ VE AŞK BÖLÜMÜ AYNIYMIŞ!












Kadın evde çalışıyor mu,çalışıyor.Evdeki çalışma yok sayılıyor ülkemizde.Buna da görünmeyen emek diyorlar.Eğer kadının ekonomik özgürlüğü yoksa ,kocasının kazandığından oda geçimini sağlıyor."Al buda senin karıcım, kendin için harca "diyecek çok az erkek var.

Ya köydeki emekçi kadın!Onun emeği hiç mi hiç görünmüyor...
Yani kadına karşılıksız para yok...Kocada dışarda çalışıp ekmek getiriyor eve diyoruz .O da yoruluyor.Tamamda kadının yükünü hafifletmek ,ona değerli olduğunu göstermek gerekmez mi...Kocalar birgün,sadece birgün evde her şeyle ilgilensin ve çalışsınlar da görelim.

Ya çalışan kadınlar,hem evde hem de işte emek veriyorlar.Evdeki emeğin karşılığı yine yok.Yapmak zorunda ya...Buna da görünmeyen emek diyorlar.
Eğer İngilterede durum buysa vay bizim kadınların haline!

Birazda bizde hata galiba,hata da demiyelimde genlerimiz suçlu diyelim...Evet öyleymiş.Bunuda yeni öğrendim.Çok ilginç;kadınların beynindeki çocuk sevgisi bölümüyle aşk bölümü aynıymış .
Onun için mi bazen kocalarada çocuğumuzmuş gibi davranıyoruz...


alıntı ; Aşağıdaki araştırmayı olduğu gibi akatarıyorum .

Daha ucuz ve güvencesiz görülen kadın emeğinin karşılıksız değeri hesaplandı. Kadınların bir yılda karşılığı ödenmeyen, 80 bin liralık ev işi yaptığı belirlendi.
İngiltere'de yapılan bir araştırmada, kadınların ev işleri ve çocuk bakımı için haftada ortalama 74 saat vakit harcadıkları, bu iş başkasına yaptırılmış olsaydı bu kişiye 32 bin 812 sterlin (80 bin lira) ödenmek zorunda kalınacağı hesaplandı.

Daily Telegraph ve Daily Mail gazetelerindeki haberde, kadınların çocuk bakımına haftada ortalama 33 saat harcadıkları, bunun çocuklarının bakımına 21,5 saat ayıran erkeklerinkinden yüzde 50 daha fazla olduğu belirtildi.

Bir sigorta şirketinin yaptığı araştırmaya göre, ev kadınları haftada 82 saat ev işi yaparken, dışarıda tam zamanlı çalışan bir kadın ev işlerine 55 saat ayırıyor.

Sigorta şirketi, kadınların yaptığı ev işlerinin yıllık değerinin 2005'te yapılan benzeri bir araştırmadakine göre 8 bin sterlin (yaklaşık 20 bin lira) arttığını kaydetti.
Yaptıkları işin bu yüksek değerine karşın, kadınların sadece yüzde 53'ünün hayat sigortasının bulunduğu belirtildi.

Mayıs 04, 2009

DÜNYANIN EN GÜZEL İŞİ!



Avustralya'da tropikal bir adanın bakıcısı olarak "dünyanın en iyi işini" kazandı.

Altı ay boyunca Avustralya’da bulunan Hamilton Adası’nın bekçiliğini yapacak olan Wang’e 11 finalist arasından aldığı iş için toplam 150 bin Avustralya doları (yaklaşık 174 bin TL) ödenecek.
Fiziksel performansa dayalı bir dizi müsabaka sonucunda seçilen Wang, paraşütle atlama ve dağcılıkla uğraşan bir sporcu. Wang, internetten yapılan oylama sonucunda, en yakın rakibini ufak bir farkla geçerek yarışmayı kazandı.

Yarışma, Queens0land ve civarının doğal güzelliklerine dikkat çekmek ve adada turizmi canlandırmak için yapılıyor. Wang’in göreviyse sadece adada yaşamak ve iki haftada bir blog’una adayla ilgili notlar yazmak.

Ben Southall isimli 34 yaşındaki vakıf çalışanı, 34 bin başvuru arasından seçilen 15 kişi arasında mülakata kalmayı başardı. Southall, Quensland Turizm İdaresi yetkilileri tarafından yapılan bire bir görüşmelerin ardından Hamilton Adası'nın bekçiliğine en çok layık görülen kişi oldu.

www.rotahaber.com






YAŞAMDAKİ HER ŞEY BİR MUCİZE BENCE!



TUZLU SU

Tuzlu Su Mucizesi:
Denize girdikten sonraki dinlenmişlik ve arınmışlık halini hepimiz biliriz. Havuza girdiğimizde ise bunu hissetmeyiz. Sebebi sudaki tuzdur. Tuzlu su bedende birikmiş negatif elektriği iletkenliği sayesinde sizden alır götürür. Sizler bütün günün stresinden kurtulmak için ya da gerilimli durumlardan önce ellerinizi bir miktar ( 1 litre suya iki çorba kaşığı tuz yeterli ) tuzlu suyla yıkadığınızda bu birikmiş olan negatif elektrikten kurtulur ve arınırsınız.

KULAK

Kulak ceninin ana rahmindeki duruşunun şematik olarak aynısıdır. Ve tüm akupunktur noktaları kulak üzerinde bu esasa göre yer almıştır.

Kulağınızı baş ve işaret parmaklarınızın arasına alarak kulak kepçesinden
başlayarak, dayanabildiğiniz kadar güçlü ve sıkarak masaj yapın. İlk anda bazı noktalar acıyacaktır ( bunlar bedendeki ağrıyan bölgelerin kulaktaki refleks noktalarıdır ). kısa bir süre sonra bu ağrılar kaybolacaktır. 2 -3 dakika bu masajı yapmanız yeterli olur. İsterseniz uzatabilirsiniz de. Zaten masajın sonuna doğru bedeninize bir sıcaklıklığın yayıldığını hissedeceksiniz. Bunun ardından ağrılarınızın azaldığını ve kaybolduğunu da... Hiç bir yan etkisi olmayan bu uygulamayı herzaman her yerde kendinize ve ağrısı olanlara uygulayabilirsiniz.


Mayıs 02, 2009

KADINLAR AZICIK MERAKLI MI!



Tatile çıkmış bir grup kız arkadaş, beş yıldızlı bir otelin önünden geçerken bir An duraklarlar. Otelin kapısında; "Yalnızca bayanlar için..." yazan bir Afiş asilidir.Yanlarında eşleri ya da erkek arkadaşları olmadığı için, bu otelde konaklamaya karar verirler.

Resepsiyondaki akıllara ziyan derecede yakışıklı genç, bayanlara otelin "usulleri" üzerine küçük bir brifing verir: "Otelimiz beş katlıdır. Teker teker katları çıkın.Arzunuza hitap eden katta kalabilirsiniz. Hangi katta ne olduğunu açıklayan küçük tabelalar size yardımcı olacaktır.Yalnız dikkat edin, bir kez üst kata çıktınız mi, bir daha bir alt kata inemezsiniz.

Mükemmel adamın peşinde bizimkilerin içini bir heyecan kaplar. Bu epey ilginç bir tatil olacağa benziyordur.Hemen merdivenlere davranırlar.

Birinci kattaki tabelada; "Bu kattaki erkeklerin hepsi kısa boylu ve vasat tiplidir," yazmaktadır.Hep birlikte burun kıvırıp, ikinci kata doğru hareket ederler. Buradaki tabelada çok parlak şeyler vaade etmez: "Bu kattaki erkeklerin hepsi kısa boylu ve yakışıklıdır."kadınlar"lar elbette ki buna da bir omuz silkerler. Üçüncü kata geldiklerinde gözlerine üzerinde; "Bu kattaki erkeklerin hepsi uzun boylu ve vasat görünümlüdür," yazan tabela çarpar... "Doğal olarak"dördüncü katta şanslarını dememeye karar verirler.

Nihayet karşılarına; "Bu kattaki erkeklerin hepsi uzun boylu ve yakışıklıdır, " yazan ilan çıkar. Fakat yine de o galeyan içinde, hala yukarıda bir kat daha kalmış olduğunu hatırlarlar...

Kısa ama yoğun bir istişare sonucu, son katta şanslarını denemeye karar verirler. Öyle ya, sonuçta her çıktıkları kat, bir öncekinden daha iyi bir "çeşit" vaad etmektedir.

Heyecanla besinci ve sonuncu kata tırmanırlar. "Zirve"deki tabelada yazanları dehşet içinde okurlar:

"Burada erkek falan yok.Bu kat,yalnızca kadınları memnun etmenin bir yolu olmadığını kanıtlamak amacıyla inşa edilmiştir..."



HER ŞEY HAZIR,YAPIŞTIR ÇEK...


Göz makyajını sevenler ve de üşenenler için bu tasarım.Her şey hazır,göz renginize,gideceğiniz yere göre tasrlanmış göz makyaj setleri bunlar.
Amerikalı,Color-on ve eyemajic firmalarının hazırlamış olduğu bu setleri, tek bir hareketle göz kapağına yapıştırıp çekiyorsunuz, göz makyajınız hazır.
Bu tasarım profesyoneller tarafından hazırlanmış.Amaç;en kısa sürede ,en güzel göz makyajını yapmak.internetten bu ürünü almak mümkün.
www.coloronpro.com , www.majicbeauty.com.au

İÇ İÇE GEÇMİŞ GERİ DÖNÜŞÜMLÜ ÇÖP KUTUSU


Grafikten belli olduğu gibi,tekrar kullanılabilir çöp kutusu. Kısacası, iç içe geçecek şekilde katlanmış onlarca çöp torbasından (çöp kartonundan) oluşan bir çöp kutusu. Böylece bir çöp kartonu dolduktan sonra onu çıkartıp atıyorsunuz ve aşağıdaki içiçe geçmiş 50 tane çöp kartonundan bir diğerini kullanmaya başlıyorsunuz.
Müthiş bir tasarım ve geri dönüşümlü olmasıda ayrı bir özellik.
Sanıyorum kuru çöpler için bu tasarım...

Kaynak:dikkatfikirvar.com


Mayıs 01, 2009