Haziran 29, 2009

SIKICI AMA ÖNEMLİ! ESKAZA MI YAŞIYORUZ!

Elktromanyetik radyasyon saçıyor...

29.06.2009 10:38Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Çerezci, elektronik cihazların yaydığı elektromanyetik radyasyona bazı teknikler kullanarak en az seviyede maruz kalmanın mümkün olabileceğini belirtti.

Çerezci, elektronik cihazların yaydığı elektromanyetik radyasyona bazı teknikler kullanılarak en az seviyede maruz kalmanın mümkün olduğunu ifade etti.

Elektromanyetik radyasyon açısından elektronik cihazlar sıralanırsa cep telefonunun en ön sıralarda geldiğini bildiren Çerezci, ''Cep telefonları, yüksek gerilim hatları, radyo televizyon kuleleri ciddi şekilde elektromanyetik radyasyon yayıyor. Yüksek gerilim hatları ve radyo televizyon kulelerinin 500 metre yakınında ev bulunmaması lazım'' diye konuştu.

ARAÇTA CEP TELEFONUYLA GÖRÜŞMEYİN!

''Cep telefonlarını mümkün olduğunca az ve tekniğine uygun kullanmamız gerekiyor. Araçta mümkün olduğunca cep telefonuyla görüşmememiz gerekiyor. Görüşme sırasında araçta elektromanyetik dalgalar dolaşıyor. Kafesin içine girdiği için cep telefonu yüksek güçte çalışıyor. Elektromanyetik dalga çıkış şansını zorluyor, açık havadaki gibi değil. Bu da araç içindeki elektromanyetik dalganın dolaşmasına ve bulunmasına ortam hazırlıyor. Dolayısıyla 'araç içinde cep telefonu görüşmesi yapabilirsiniz, herhangi bir zarar görme durumu yok' deseler bile araç içinde elektromanyetik radyasyon olacak. Cep telefonu görüşmesi yapacaksak kapalı mekanlarda pencereye yakın yerlerde konuşma yapmamız gerekiyor. Bu durumda cep telefonu baz istasyonuyla daha rahat iletişim kuracak ve daha az dalga yayacaktır. Daha yüksek güç daha fazla radyasyon anlamına geliyor. Telefon görüşmesi yapacaksak koridorda yapmamayı tercih edelim. Kulağımızı pencereye çevirerek görüşme yapmamız lazım. Başımızı pencereye çevirip cep telefonuyla konuştuğumuz sol kulağımız pencere yönünde olmalı. O zaman cep telefonunu sağ kulağımıza tutmayacağız. Bunlar birer teknik.''

''Bazıları 'Baz istasyonlarını şehrin sadece tepelerine dikelim, şehir içinde olmasın' diyor. 'Baz istasyonları şehir içinde olmasın' demek teknik açıdan mümkün değil. Baz istasyonu yakında olursa cep telefonları daha az güçte çalışacak ve dolayısıyla daha az manyetik radyasyon yayacaktır. Cep telefonsuz hayat düşünmeyeceksek etkilerini minimuma indirmemiz gerekiyor. Temel ilke elektromanyetik radyasyondan en az seviyede etkilenerek yaşamımızı nasıl sürdüreceğimiz konusudur. Bunun yollarını aramamız lazım.''

Şarjı uzun süre giden cep telefonlarını kullanmanın en iyi tercih olacağını ifade eden Çerezci, söz konusu telefonların daha düşük güçte çalışması nedeniyle daha az elektromanyetik radyasyona maruz bırakacağını belirtti.

Cep telefonunun yatarken kesinlikle başucuna konulmaması gerektiğini söyleyen Çerezci, şunları kaydetti:

''Cep telefonlarının antenleri arka kısmında olduğu için taşırken ekranı vücudumuza, anteni dışa bakacak şekilde taşımak çok önemli. İlk çağrı alındığı an elektromanyetik radyasyonun an yüksek seviyede olduğu durumdur. Böylece elektromanyetik dalga vücudumuzun iç kısmına değil de dışa doğru yönelecektir. Tersi durumda pantolonumuzda taşıdığımız cep telefonu nedeniyle vücudumuzun alt kısmı elektromanyetik dalga ile ışınlanır. Vücudumuzun alt kısmı bilindiği gibi üreme organlarının bulunduğu bölüm. Su dokularının ve su oranının fazla olduğu bölgelerdir. Vücudumuzun alt bölgesi su oranının fazla olması nedeniyle elektromanyetik radyasyonu ciddi şekilde absorbe (soğurma) eden bir yapıya sahiptir. Bu konularda ihtiyatlı davranmamız lazım. Mümkün olduğunca sabit telefonla görüşmemiz gerekiyor. Eve gittiğimizde belirli bir saatten sonra cep telefonlarını kapatabiliriz.''

TASARRUFLU AMPULLERİN YAKININDA DURMAYIN!

''Enerji tasarrufunu kabul ediyoruz ama ampullerin bazı kullanım şartları olmalı. Öğrencilerin çalışma masalarında tasarruflu ampul kullanmamak lazım. Neden? Çünkü tasarruflu ampullere yakın duruyorsanız çok şiddetli bir radyasyonla baş başa kalırsınız. Bunun için baz istasyonunun yanına gitmeye gerek yok. Baz istasyonunu evinizin içine getirmiş oluyorsunuz. Tasarruflu ampuller yüksek tavanlı odalarda kullanılıyorsa sorun yok, başımız ampulden 1,5 metre uzaktaysa sorun yok ama tabii ki yine de elektromanyetik dalga yayıyor.''

MİKRODALGA FIRIN KULLANIMI!

''Mikrodalga fırını mutfakların görselliğini tamamlaması açısından herkesin çok rahat görebileceği yere koyuyorlar. Mikrodalga fırın çalıştığı zaman çocuğun baş hizasında olmamalı. 1,40 metrenin mutlaka üstünde olmalı, insanların en az geçtiği yere konulmalı. Mikrodalga fırının bulunduğu duvarın arkasındaki odada çocuk beşiğinin bulunmamalı. Arka tarafına da sızıntı oluyor. Ön tarafına çok ciddi oranda mikrodalga yayıyor. Çalışırken hiçbir zaman yanında durmayacaksınız. En az bir metre uzağında olacaksınız. Çalışırken 20 santimetre önünden bir çocuk sürekli geçiyorsa çocuğu mikrodalgayla ışınlıyorsunuz demektir. Mikro dalga fırın çalıştığı zaman evinizde baz istasyonu var demektir. Mikrodalga fırının çok yakınındaysanız baz istasyonuyla karşı karşıyasınız demektir.''

Elektromanyetik radyasyondan korunmak için kadınlara kolye, nazarlık ve süs eşyası şeklinde ürünler sunulduğunu, cep telefonuna yapıştırılan etiketler satıldığını kaydeden Çerezci, ''Bu ürünleri inceledik. Elektromanyetik dalgayı azaltıcı hiçbir olumlu etkisine rastlamadık. Bu ürünleri kesinlikle kullanmıyorum, alınmasını da

Haziran 28, 2009

İMZA

Blog yazıları altına atılan imzayı seviyorum.Tam Bir Blog bu hizmeti sunmuştu bize...İmzamda artık blog adımın yanında kendi ismimde olacak,sevgiler

BLOGLAR ARASI YOLCULUĞUN 2. GÜNÜ

Bu gün blog gezisinin 2. günü...Yazılarını,dünyanın neresinde olursa olsun yaşadıklarını aktaran arakadaşlarıma güncellediklerinde uğradıklarım ve zevkle aktardıklarını okuduklarım ;
Yaşamayı tercih ettiği Afrika'yı sürükleyici anlatan pigmelerledans,
Güzel ,akıcı bir dille yorumlar yapan,anlatımına hayran olduğum su-fi saja,
Tasarıma değişik yorumlar ve görüntüler getiren ,yorumlarını esirgemeyen medinem,
Gezdiği yerleri,yaptıklarını,yaşadıklarını en önemlisi çocuklara ait güzel fikirleri sunan bal küpü,
Dekorasyonda değişik fikirlere yer veren,fikir alabileceğimiz faydalı bir blog usta giremez,
Zevkle okuduğum,bilgilendiğim eminim sizde bu blogu seveceksiniz geveze kalem...
Şimdilik sevgiyle kalın...

Haziran 27, 2009

BLOGLAR ARASI YOLCULUĞUN EV SAHİBİ

Bloglar arası yolculukta sıra benimdi ama blogdaki sorunlar yüzünden tanıtımları 2 güne sığdırmak zorunda kaldım.
Tanıtmak istediğim ilk blog;
bir hayvan sever,tatlı biber tatında sivri bir dili,bazen yazılarını kahkahalarla okuduğum,aynı zamanda komik ,duyarlı ve candan Lori...
İkinci blog; etkinlikler düzenliyen,çeşitli hobilere yer veren ve yapan bir arkadaşımız sesiber...
Üçüncü blog ise;adı gibi tam bir blog,blogunuz için her tür araştırmayı yapıp,yararlı olacak araçları sunuyor.
Tanıtacağım dördüncü blog ise;yazılarını keyifle okuduğum ,kalemi çok kuvvetli, siminya...
Beşinci blog;son derece üretken,paylaşmayı seven ,candan anlatımlarını sevdiğim, moonsun...

Bugünlük bu kadar....sevgiyle kalın...

Haziran 26, 2009

SORUN YAŞIYORUM!

Ben blogumu açamıyordum,bugün açtım ama bu seferde işlem yok,yorum yazamıyorum.Bir kaç gündür böyle...Aynı sorunu yaşayan var mı?

Haziran 19, 2009

İLAÇ NİYETİNE MEYVE SULARI!


Antioksidan etkili vitamin depoları meyve suları aynı zamanda çeşitli rahatsızlıkların da ilacı... Uzmanlar meyve yemenin bile meyve suyu içmek kadar etkili olmadığının altını çiziyorlar. İşte yaz mevsiminin ideal meyve suları ve birbirinden mucize faydaları…

Havuç suyu
Havuç, sağlığımız açısından birbirinden faydalı özeliklere sahip. Kan dolaşımını hızlandıran, bağırsaklara iyi gelen havuç suyu; aynı zamanda kemik ağrılarını, mide yanmasını, kalp krizini, deri ve akciğer kanserini önlemeye de yarıyor. Sakinleştirici ve dinlendirici etkiye de sahip olan havuç suyu, Alzheimer hastalığının da önlenmesine yardımcı oluyor.

Havuca oldukça yakışan zencefil, tarçın gibi baharatlarla havuç suyunuzu daha lezzetli hale getirebilirsiniz.

Elma suyu
Kan şekerini kontrol altında tutan elma suyu, böbreklerin temizlenmesi ve kolestrolün düşürülmesinde oldukça etkin bir rol oynar. Romatizma ve mide rahatsızlıklarını iyileştirir; damar sertliğini önler. Baş ağrısına da çok iyi gelen elma suyunun bir özelliği de yemekle birlikte içildiğinde vücuttaki yağların birikimini engellemesi.

Elma suyunuza tarçın ve limon ekleyip lezzet katabilirsiniz.

Vişne suyu
Vişneye kırmızı rengini veren ‘antosiyanin’ maddesi hücre yenileme, yani antioksidan özelliğine sahip. Dolayısıyla günde bir bardak vişne suyu tüketimi ile vücut günlük antioksidan ihtiyacını karşılıyor. Kalp ve damar rahatsızlıklarından kansere, hastalık riskini azaltmaya yardımcı olan vişne, kas ağrılarının hafifletilmesi, hafıza gelişimi ve kilo dengeleme gibi konularda da etkili oluyor. İdrar söktürücü özellikleri, mide ve karaciğerin düzenli olarak çalışmasına yardımcı oluyor.

Vişne suyunuzu süslemek için nane yaprağı kullanabilirsiniz.

Üzüm suyu
Vücut tarafından kolayca özümsenen basit şekerleri sayesinde yüksek enerji kaynağıdır. İçerdiği Diyet lifleri sayesinde bağırsakları yumuşatıcı ve idrar söktürücü özelliği ile vücudu toksinlerden arındırıp temizler. Antioksidan özellikli olduğu için cildin yaşlanmasını geciktirir. Kan yapıcı özelliğinin yanı sıra romatizma ve mafsal ağrılarına iyi gelen üzüm suyu, kalp sistemini düzenler, bedensel ve zihinsel yorgunlukları giderir.

Limon ve taze nane yaprakları üzüm suyuna lezzet katacaktır.

Kayısı suyu
Akciğer kanserinin, kalp hastalıklarının ve kataraktın önlenmesine yardımcıdır. İçerdiği kalsiyum ve magnezyum sayesinde kemik erimesinin önlenmesine yarar. Ayrıca, doğal lif açısından çok zengin olduğundan bağırsakları korur. Kansızlığı önler, kan yapımına yardımcı olur. Cildi ve saçı canlı tutmaya da yarar.

Kayısı suyunuza biraz tarçın katarak güzel bir tat elde edebilirsiniz.

Portakal suyu
Bağışıklık sistemini güçlendirir ve kansızlığa iyi gelir. Sıkı bir C vitamini deposu olan portakal suyu aynı zamanda doğum bozukluklarının önlenmesinde de etkili. Portakal suyunda bulunan antioksidan ise damarları ve kılcal damarları güçlendirerek kalbin zarar görmesini engeller. Ayrıca tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur.

Portakal suyunuzun içine yeşil limon dilimleri atarak güzel bir aroma eklemiş olursunuz.
alıntı pudra.com


Haziran 17, 2009

SUSUZLUK!





KORKUNÇ BİR TABLO DEĞİL Mİ?HERKES BU DURUMLARA DÜŞMEMEK İÇİN ÜZERİNE DÜŞEN VAZİFEYİ YAPMALI...BU BİR DEVLET POLİTİKASI OLMALI,AMA GÖSTERMELİK DEĞİL GERÇEK,SAMİMİ BİR POLİTİKA!!!

Haziran 16, 2009

EH İŞTE OLDU GALİBA!




































Bu kurbağa oyuncak torbasını Kiada görmüştüm.Kendim çizimlerini yaparak kumaşa uyguladım ve diktim.Torba kısımlarının üzerleri kumaş renginde tüllerle kaplı.Bonunda da tülden fuları var.
Boyu 140cm, eni 40 cm olarak yaptım.Kafa kısmınıda enine göre ayarladım.Ağız kısmı pembe ve dilide dışarda.En son ayakları ekledim.Gözleride yapıştırdım.Ve duvara monte edilecek, güzel bir oyuncak torbası oldu. Tamamen uyduruk ama ,Kiadakinden güzel oldu...

Şapkayıda pamuklu az simli ipten ördüm.Etrafına renk renk kurdele geçirdim.

Resimleri telefon ile çekince pek aydınlık olmadı.Hatta oyuncak torbasını iki bölümde çektim.
Ama yinede bir fikir veriyor.




Haziran 14, 2009

HAYAT KOLAY OLSUN!


*Kesik limonların kesik taraflarını,az şeker koyduğunuz kap içinde saklarsanız uzun süre kullanabiliesiniz.

*Etleri (bofile,biftek,tavuk ,balık gibi) dondurucuda saklıyacaksanız ,aralarına zeytinyağı sürerek saklayın.Yapışmasını engellersiniz.


*Tavuğu fırında pişirirken,içinin pişmesi ve dışının yanmaması için,göğüs kısmını alta gelecek şekilde yerleştirin.Fırını da 160 dereceye ayarlayın.Tadı ve pişmesi güzel olacaktır.


*Sütün taşmaması için,tencerenin ağız kısmına bir parça sıvı yağ sürün.Süt taşmıyacaktır.


*Kekin kabına yapışmaması ve kalıptan parçalamadan çıkarmak için,kalıba yağlı kağıt yerleştirin.Kağıt kalıptan taşmalıdır.Pişince kağıtla birlikte keki çıkarabiliriz.


*Lavobalarımızı sirkeli tuzla ovun.Hem koku gidecek hem de lekeler çıkacaktır.


*Kızartma yaparken yağ ısısının sabit kalması gerekir.Bu nedenle kızartacağımız yiyecekleri ,çok fazla doldurmadan kızartmalıyız.Hem çabuk kızaracak hem de lezzetli kızartma olacak.


Haziran 11, 2009

TANRI'NIN KAHVESİ!


Neredeyse bir haftadır bilgisayardaki sorunlar yüzünden yazamamıştım...Bugün çok beğendiğim bir yazıyla giriş yapayım dedim...Bu yazıdakiler "hayat felsefesi olmalı" olmalı.

Ne dersiniz?

Bir grup kariyer yolunda ilerleyen yeni mezun, eski üniversitelerindeki profesörlerini ziyaret için bir araya gelirler. Sohbet, sonunda işin ve hayatın stresinden şikâyetleşmeye döner.

Misafirlerine kahve ikram etmek isteyen profesör mutfağa gider ve yanında büyük bir termos içinde kahve ve porselen, plastik, cam, kristal olmak üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden, pahalı ve hatta çok özel olanlarına kadar değişik kahve bardakları ile gelir. Herkes bir bardak secince, profesör şöyle söyler:'Fark ettiyseniz, tüm pahalı görünen bardaklar alındı ve geriye ucuz görünümlü, sade bardaklar kaldı. Kendiniz için en iyi olanı istemeniz normal olsa da, bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı aslında. Emin olun ki, bardağın kendisi kahvenin kalitesine hiç bir şey katmaz.

Çoğu zaman, sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda da içtiğimizi saklar. Hepinizin aslında istediği kahveydi, bardak değil, ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra birbirinizin bardağına bakmaya başladınız. Şunu bir düşünün: Hayat kahvedir. İş, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Onlar hayatı tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yaşadığımız hayatın kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de. Bazen sadece bardağa odaklanarak Tanrının sunduğu kahvenin tadını çıkarmayı unuturuz. Kahvenizin tadına varın!

En mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip değildirler. Sadece her şeyin en iyi şekilde tadını çıkartırlar.

Basit yaşayın.

Cömertçe sevin.

Birbirinize derinden itina gösterin.

Nazik olun,

gerisini Tanrıya bırakın

Haziran 04, 2009

GÜLMEK LAZIM!



BEBEK GİBİ

Huzurevinin bahçesinde iki tonton yaşlı adam bi banka oturmuş laflıyorlarmış...
"Aaah ah... Yaş oldu 73. Elim ayağım tutmuyor, her tarafım ağrıyor. Benle aynı yaşta değil misin sen? Kendini nasıl hissediyorsun?
'''Yeni doğmuş bir bebek gibi.""A aa! Nasıl yani?
'''Kafamda saç yok, ağzımda diş yok, galiba az önce de altıma kaçırdım.'''


KÖTÜ HABER

Doktor telefonda yakaladığı hastasına:
-Tahliller belli oldu." demiş, "Size bir kötü, bir de daha kötü haberim var.
-Nedir kötü haber?
-Maalesef 1 günlük ömrünüz kaldı.
-Peki daha kötü haber nedir?
-Size 24 saattir ulaşmaya çalışıyorum ancak buldum.

AYNA

Temel iş icabı kasabaya inmiş. Dönerken karısı Fadime'ye hediye olarak bir ayna almış. Eve geldiğinde daha önceden hiç ayna görmeyen Fadime'ye aynayı vermiş. Fadime aynaya bakınca ağlaya ağlaya annesinin yanına koşmuş:
-Ana ana bak Temel'in yaptığına. Bunca yıldan sonra üzerime kuma getirmiş.
Annesi aynaya bakmış:
-Tüh gözün kör olmasın damat. Bu karı hem yaşlı hemde çirkin...


Long Island College Hastaneleri kardiyoloğu Columbia Üniversitesi Asis. Profesörü Doç. Dr. Özgen Doğan DİYOR Kİ...
-Stresi azaltmak için en iyi çare gülen, pozitif düşünen, iyimser dostlar ve stressiz ilişkilerin olduğu ortamlardır.

-Gülmek en iyi ilaçlardan biridir. Stresi azalttığı, düşmanca hisleri ortadan kaldırdığı ve saldırganlığı önlediği bilimsel bir gerçektir.

1997’de Stanford Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir deneyde kalp krizi geçiren hastaların yarısına günde 30 dakika komedi filmi seyrettirildi. Diğer yarısına ise seyrettirilmedi. Filmi seyretmeyen grupta bir yıl içinde daha fazla kalp krizi görüldü.



Haziran 02, 2009

CENNET DİŞİDİR!


Kadınlar Dünyayı Yönetirse;


İlgimi çeken bu yazının bir bölümünü yazdım,isterseniz buradan devamını okuyabilirsiniz. ilginş bir yaşantı...Böyle mutluysalar ne diyelim ki!!!

Arjantinli gazeteci Coler, Çin'in güneyinde iki ay boyunca yaşadığı Mosuo’yu bir kitapta anlattı. “Cennet dişidir” isimli kitap, Arjantin’de 60 binden fazla satarak en çok okunanlar listesine girdi.

Coler, Alman Spiegel dergisine verdiği röportajda, kadınların hüküm sürdüğü dünyayı şöyle tarif ediyor: “Kadınlar başka türlü yönetiyorlar. Onların yönetiminde şiddet yok. Kadınlar yönetimde olunca, erkekler daha iyi yaşıyor.”

Coler'e göre Mosuo'da erkeklerin hemen hemen hiç bir sorumluluğu yok. Anaerkil toplumdaki erkeklerin hayatını, Coler şöyle tarif ediyor:
"Erkekler daha az çalışıyor ve bütün gün arkadaşlarıyla oturuyorlar. Her gece başka bir kadınla beraber olabiliyorlar.

Kadınlar parayı da yönettiği için, erkeklerin o alanda bir sorumluluğu yok. Ataerkil toplumlarda biz erkekler çok daha fazla çalışıyoruz, üstüne üstlük ev işlerine de yardım etmemiz gerekiyor. Mosuo’da erkeklerin ev işleriyle ilgilenmesine de hiç gerek yok!"


Haziran 01, 2009

ANNELERİMİZDEN NELER ÖĞRENDİK?


-İYİ YAPILMIŞ BİR İŞİ TAKDİR ETMEYİ öğrendik: 'Bana bakın, çıkın birbirinizi dışarda gebertin, evi daha yeni temizledim...!!!
-DUALARIN GÜCÜNÜ öğrendik: 'Yat kalk dua et ki baban müzik setinin bozulduğunu farketmedi...
- ZAMANA KARŞI YARIŞMAYI öğrendik: 'O oyuncaklarını topla yoksa bi tekme attığım gibi hepsini karşı sahilden toplarsın...
-MANTIKLI DÜŞÜNMEYİ öğrendik: BEN ÖYLE DİYOSAM ÖYLEDİR...!!!
- İLERİ GÖRÜŞLÜ OLMAYI öğrendik: Çıkmadan önce temiz bi camaşır giy.. yolda Allah korusun başına bişi gelir kirli külotla etrafa rezil olursun.
- HAYATIN TRAJİKOMİK YANLARINI öğrendik: Sen daha orda gülmeye devam et, birazdan ben seni tam güldürücem...
- HAYATIN ÇELİŞKİLERLE DOLU OLDUĞUNU öğrendik:'KAPA ÇENENİ VE ÇORBANI İÇ ...!!!O ıspanak bitene kadar sofradan kalkmak YOK..!!!
- HAVA RAPORU TAHMİNİ YAPMAYI öğrendik: Şu dağınıklığa bak... yabancı biri görse odanın ortasından kasırga gecmiş sanır...
- ABARTMAYI öğrendik: Sana 500 bin defa söyledim kirli ayakkabılarınla içeri yürüme diye..!!

- DAVRANIŞ PSİKOLOJİSİNİ öğrendik:'Babana çekicegine biraz bana çekseydin noolurdu ...
- OLAĞANÜSTÜ DURUMLARA HAZIRLIKLI OLMAYI öğrendik: style="color:black;'Dinleme bakalım anne sözü dinlemee...!!! 'Kafana meteor düşücek kenara çekil' diye bağırsam onu bile dinlemezsin di mi......!!!!
- KISKANMAYI öğrendik: Dünyada senin annen baban gibi mükemmel bi aileye sahip olmayan kac milyon çocuk var biliyo musun...

Bunların hepsi doğru,hatta çok eksikler var da var...

-Yalan söylememeyi,çocuklarını çaktırmadan kontrol etmeyi,sen yapamazsın bunu böyle yap öngörülerini,rüyalarım çıkar demeyi,hayatla koşarcasına mücadeli etmeyi,hastalık hastası olmayı,erkeğini kapıda karşılayıp-uğurlamayı,tasarruf etmeyi,aza kanaat getirmeyi,her şeyi sevmeyi,saygıyı,güzel giyinmeyi,güzel kokmayı,elalem ne deri,sabah erken kalkmayı,titizliği,bağı-bahçeyi v.s ...v.s uzar gider...