Temmuz 09, 2009

BİRAZ ARA!







En kısa sürede dönmek üzere biraz ara veriyorum.Tüm blog arkadaşlarım sağlıklı,huzurlu esen kalın...
NEŞELİ,HUZURLU ,SAĞLIKLI TATİLLER!!!!

resim:buradan

Temmuz 07, 2009

YAŞAMIMIZ İÇİN RENKLERİN ÖNEMİ!




İnsan bedenininin her bölgesi için ayrı bir rengin anlamını açıklayan Maranki, bir çok hastalıkla savaşmada da bu renklerin önemini açıkladı.

Mor: Başın tepe kısmı mor renkle ifade edilmekte. Moralim bozukderken, kelimedeki mora dikkat çeken Maranki, başa mor renkli bir şey takmanın kişinin moralini düzelteceğini de belirtti. Yaratıcılığın ve sanatçı ruhun rengi olan mor, düşünceyi olumlu yönde de etkileyen bir renk.

Lacivert:
Algılama rengi olarak da adlandırılan lacivert, 3. Göz rengidir. Alından boyna kadar olan bölgeyi kapsar. Düşünce gücünü arttırmak isteyenler lacivert rengi kullanmalıdır. Toplantılarda, ikili görüşmelerde ve benzeri durumlarda lacivert giyin insanlara tesir edersiniz. Ciddi bir renktir, düşünce gücünüzü arttırır.


Mavi:
Boyun kısmını kapsayan bölgenin rengi mavidir. Tiroidlerin olduğu bölgedir. Boyun kısmında bir problemi olan kişi maviye bakıp tedavi olabilir. Deneyin bunun hiç bir yan etkisi yok� diyen Ahmet Marabi, "Biraz asabileştiğinizde kendinizi dışarı atın veya pencereden gökyüzüne bakın. 7-8 defa burnunuzdan derin nefes alıp yavaşça verin. Başağrısı, migren, taşikardi, ateş basması, tiroidlerinin geçtiğini görecekler. Denesinler, sonuçta yan etkisi yok" telkininde bulundu. Maranki, çocukların düşüncelerini düzenlemek için çalışma odalarına mavi veya lacivert renkler konulmasının önemine değinirken, okulların sarı olmasına da dikkat çekerek, sarı rengin mide rengi olduğunu ve acıktırdığını söyleyerek obez vakalarına gönderme yaptı.

Yeşil:
Kalp ve akciğer rengi. Çarpıntısı olan insan hemen yeşil bir odaya ya da ağaçların arasına giderse, bir süre sonra çarpıntısı rahatlar. Hastalanmamak için renklerin önemine değinen Ahmet Maranki, "Kalp, damar, karaciğer, akciğer için yeşil tonlarında bulunmanızda önem var. Tabiatta, çimenlik bir alanda bulunmaya çalışın. Yeşile bakın ve o yeşilin enerjisini içinize çekin" dedi.


Sarı:
Mide rengidir. Mutfağınızın rengi sarı olabilir. Gayet leziz yemekler yersiniz, hazmınız kolaylaşır. Hazımsızlık çeken kişilerin, sarı bir ekin tarlasını düşünerek, hayal ederek, burnunuzdan derin nefesler alıp bu rahatsızlığını giderebileceğini söyleyen Ahmet Maranki, "Bu metodları bütün dünya kullanıyor" dedi.


Turuncu:
Organlarınızdır. Pankreas, safra kesesi bölgesidir. Turuncu şifadır. Diyelim ki safra kesenizde taş var. Turuncu renk bunu şifasıdır. Turuncu bitkiler de bunun şifasıdır.


Kırmızı:
Cinsel içgüdülerle ilgilidir. Yatak odalarını kırmızı boyayabilirsiniz. Yeni evliler pembe de kullanabilir.


Siyah
ve kahverengi kullanmamaya çalışın. Çocukların odaları mor, lila, mavi ve lacivert renklerde olması çocuklar için de iyidir.
Çok ilginç bir tespit Prof. Dr. Ahmet Maranki�nin ilginç bulguları arasında doğadaki sebze, bitki ve meyvelerin bir çoğunun insan bedenindeki organlara benzediği bilgisiydi. Maranki, hangi bitki hangi organa benziyorsa o organa şifa vereceği tezini savunuyor.

Mesela Malta eriği (yeni dünya), safra kesesine benzeyen bir meyvedir. Tabiattaki bir çok bitki, meyve, sebze de insan bedenindeki organlara benzer. Mesela fındık, kalbe benzer ve kalbe çok iyi gelen bir yiyecektir. Ya da patates mideye benzer.

Çiğ olarak patates suyu ve lahana suyu karıştırılıp içilirse mideye çok iyi gelir. Reflü, ülser, gaz sorunlarını giderir. Mesela 7 gün boyunca her gün oda sıcaklığında 2 su bardağı için. Bu karışıma havuç suyu da katılabilir. Ancak biraz zeytinyağ da konulmalı. Çünkü havuç yağda eriyen vitaminler ihtiva eder.
Beynin çalışması için ceviz çok önemlidir. Zaten cevizin şekli de beyne benzer.

Bütün meyvelerin çekirdeklerini yemenizi öneriyoruz.
Beyin de çekirdek hükmündedir. Avrupa da müsli yiyor insanlar. Müslinin içinde de arpa, yulaf, çavdar, kuru üzüm, buğday, ayçekirdeği, kabak çekirdeği, elma kabukları vs yer alır. Sabahları bunu meyve suyuna karıştırıp yerseniz, yüzünüzdeki çiller, akneler kaybolur, renginiz yerine gelir, kilonuz normale döner, saç dökülmeleriniz durur, çocuklarınıza da yedirin. Bütün meyvelerin çekirdeklerini çimlendirip de yiyebilirsiniz.


Yatağınızın altı dolu olursa uyuyamazsınız .


Yatağın altında bir takım eşyaların olması veya bazalı, sandıklı yatakların altının dolu olmasının kişinin uykusu üzerine etkisini anlatan Ahmet Maranki, "Enerjinin dönmesi lazım. Yatağın altı dolu olursa enerji içeride dönemez. Başınızı cama doğru yaslarsanız da uyuyamazsınız. Elektromanyetik dalgaların bombardımanına uğrarsınız" diye konuştu.

Prof. Dr. Ahmet Maranki, yatış yönünün de insan bedeni üzerindeki etkisinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Başınız güneye gelmeli. Meridyenlerde enerji akımları vardır. Eğer farklı yönde yatarsanız, bu enerji alanları sizi biçer. Güney yönüne dönerek yatmak çok önemlidir" dedi.


Kaynak:Televizyongazetesi




Temmuz 03, 2009

ULTRA MODERN TASARIMLAR!















































































































Burada çok güzel ve ilginç tasarımlar var...
Kitaplıklar,arada sehbasıda kendinden olanı,mutfak tasarımını çok beğendim...Hepsi de harika!

Temmuz 02, 2009

İLGİNÇ TASARIMLAR!
















































































Evlerdeki iç ve dış tasarımlar çok ilginç...
Burada daha değişik tasarımlar mevcut.Belli mi olur belki bir tanesini beğenir yaptırırız...

Haziran 29, 2009

SIKICI AMA ÖNEMLİ! ESKAZA MI YAŞIYORUZ!

Elktromanyetik radyasyon saçıyor...

29.06.2009 10:38Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Çerezci, elektronik cihazların yaydığı elektromanyetik radyasyona bazı teknikler kullanarak en az seviyede maruz kalmanın mümkün olabileceğini belirtti.

Çerezci, elektronik cihazların yaydığı elektromanyetik radyasyona bazı teknikler kullanılarak en az seviyede maruz kalmanın mümkün olduğunu ifade etti.

Elektromanyetik radyasyon açısından elektronik cihazlar sıralanırsa cep telefonunun en ön sıralarda geldiğini bildiren Çerezci, ''Cep telefonları, yüksek gerilim hatları, radyo televizyon kuleleri ciddi şekilde elektromanyetik radyasyon yayıyor. Yüksek gerilim hatları ve radyo televizyon kulelerinin 500 metre yakınında ev bulunmaması lazım'' diye konuştu.

ARAÇTA CEP TELEFONUYLA GÖRÜŞMEYİN!

''Cep telefonlarını mümkün olduğunca az ve tekniğine uygun kullanmamız gerekiyor. Araçta mümkün olduğunca cep telefonuyla görüşmememiz gerekiyor. Görüşme sırasında araçta elektromanyetik dalgalar dolaşıyor. Kafesin içine girdiği için cep telefonu yüksek güçte çalışıyor. Elektromanyetik dalga çıkış şansını zorluyor, açık havadaki gibi değil. Bu da araç içindeki elektromanyetik dalganın dolaşmasına ve bulunmasına ortam hazırlıyor. Dolayısıyla 'araç içinde cep telefonu görüşmesi yapabilirsiniz, herhangi bir zarar görme durumu yok' deseler bile araç içinde elektromanyetik radyasyon olacak. Cep telefonu görüşmesi yapacaksak kapalı mekanlarda pencereye yakın yerlerde konuşma yapmamız gerekiyor. Bu durumda cep telefonu baz istasyonuyla daha rahat iletişim kuracak ve daha az dalga yayacaktır. Daha yüksek güç daha fazla radyasyon anlamına geliyor. Telefon görüşmesi yapacaksak koridorda yapmamayı tercih edelim. Kulağımızı pencereye çevirerek görüşme yapmamız lazım. Başımızı pencereye çevirip cep telefonuyla konuştuğumuz sol kulağımız pencere yönünde olmalı. O zaman cep telefonunu sağ kulağımıza tutmayacağız. Bunlar birer teknik.''

''Bazıları 'Baz istasyonlarını şehrin sadece tepelerine dikelim, şehir içinde olmasın' diyor. 'Baz istasyonları şehir içinde olmasın' demek teknik açıdan mümkün değil. Baz istasyonu yakında olursa cep telefonları daha az güçte çalışacak ve dolayısıyla daha az manyetik radyasyon yayacaktır. Cep telefonsuz hayat düşünmeyeceksek etkilerini minimuma indirmemiz gerekiyor. Temel ilke elektromanyetik radyasyondan en az seviyede etkilenerek yaşamımızı nasıl sürdüreceğimiz konusudur. Bunun yollarını aramamız lazım.''

Şarjı uzun süre giden cep telefonlarını kullanmanın en iyi tercih olacağını ifade eden Çerezci, söz konusu telefonların daha düşük güçte çalışması nedeniyle daha az elektromanyetik radyasyona maruz bırakacağını belirtti.

Cep telefonunun yatarken kesinlikle başucuna konulmaması gerektiğini söyleyen Çerezci, şunları kaydetti:

''Cep telefonlarının antenleri arka kısmında olduğu için taşırken ekranı vücudumuza, anteni dışa bakacak şekilde taşımak çok önemli. İlk çağrı alındığı an elektromanyetik radyasyonun an yüksek seviyede olduğu durumdur. Böylece elektromanyetik dalga vücudumuzun iç kısmına değil de dışa doğru yönelecektir. Tersi durumda pantolonumuzda taşıdığımız cep telefonu nedeniyle vücudumuzun alt kısmı elektromanyetik dalga ile ışınlanır. Vücudumuzun alt kısmı bilindiği gibi üreme organlarının bulunduğu bölüm. Su dokularının ve su oranının fazla olduğu bölgelerdir. Vücudumuzun alt bölgesi su oranının fazla olması nedeniyle elektromanyetik radyasyonu ciddi şekilde absorbe (soğurma) eden bir yapıya sahiptir. Bu konularda ihtiyatlı davranmamız lazım. Mümkün olduğunca sabit telefonla görüşmemiz gerekiyor. Eve gittiğimizde belirli bir saatten sonra cep telefonlarını kapatabiliriz.''

TASARRUFLU AMPULLERİN YAKININDA DURMAYIN!

''Enerji tasarrufunu kabul ediyoruz ama ampullerin bazı kullanım şartları olmalı. Öğrencilerin çalışma masalarında tasarruflu ampul kullanmamak lazım. Neden? Çünkü tasarruflu ampullere yakın duruyorsanız çok şiddetli bir radyasyonla baş başa kalırsınız. Bunun için baz istasyonunun yanına gitmeye gerek yok. Baz istasyonunu evinizin içine getirmiş oluyorsunuz. Tasarruflu ampuller yüksek tavanlı odalarda kullanılıyorsa sorun yok, başımız ampulden 1,5 metre uzaktaysa sorun yok ama tabii ki yine de elektromanyetik dalga yayıyor.''

MİKRODALGA FIRIN KULLANIMI!

''Mikrodalga fırını mutfakların görselliğini tamamlaması açısından herkesin çok rahat görebileceği yere koyuyorlar. Mikrodalga fırın çalıştığı zaman çocuğun baş hizasında olmamalı. 1,40 metrenin mutlaka üstünde olmalı, insanların en az geçtiği yere konulmalı. Mikrodalga fırının bulunduğu duvarın arkasındaki odada çocuk beşiğinin bulunmamalı. Arka tarafına da sızıntı oluyor. Ön tarafına çok ciddi oranda mikrodalga yayıyor. Çalışırken hiçbir zaman yanında durmayacaksınız. En az bir metre uzağında olacaksınız. Çalışırken 20 santimetre önünden bir çocuk sürekli geçiyorsa çocuğu mikrodalgayla ışınlıyorsunuz demektir. Mikro dalga fırın çalıştığı zaman evinizde baz istasyonu var demektir. Mikrodalga fırının çok yakınındaysanız baz istasyonuyla karşı karşıyasınız demektir.''

Elektromanyetik radyasyondan korunmak için kadınlara kolye, nazarlık ve süs eşyası şeklinde ürünler sunulduğunu, cep telefonuna yapıştırılan etiketler satıldığını kaydeden Çerezci, ''Bu ürünleri inceledik. Elektromanyetik dalgayı azaltıcı hiçbir olumlu etkisine rastlamadık. Bu ürünleri kesinlikle kullanmıyorum, alınmasını da

Haziran 28, 2009

İMZA

Blog yazıları altına atılan imzayı seviyorum.Tam Bir Blog bu hizmeti sunmuştu bize...İmzamda artık blog adımın yanında kendi ismimde olacak,sevgiler

BLOGLAR ARASI YOLCULUĞUN 2. GÜNÜ

Bu gün blog gezisinin 2. günü...Yazılarını,dünyanın neresinde olursa olsun yaşadıklarını aktaran arakadaşlarıma güncellediklerinde uğradıklarım ve zevkle aktardıklarını okuduklarım ;
Yaşamayı tercih ettiği Afrika'yı sürükleyici anlatan pigmelerledans,
Güzel ,akıcı bir dille yorumlar yapan,anlatımına hayran olduğum su-fi saja,
Tasarıma değişik yorumlar ve görüntüler getiren ,yorumlarını esirgemeyen medinem,
Gezdiği yerleri,yaptıklarını,yaşadıklarını en önemlisi çocuklara ait güzel fikirleri sunan bal küpü,
Dekorasyonda değişik fikirlere yer veren,fikir alabileceğimiz faydalı bir blog usta giremez,
Zevkle okuduğum,bilgilendiğim eminim sizde bu blogu seveceksiniz geveze kalem...
Şimdilik sevgiyle kalın...

Haziran 27, 2009

BLOGLAR ARASI YOLCULUĞUN EV SAHİBİ

Bloglar arası yolculukta sıra benimdi ama blogdaki sorunlar yüzünden tanıtımları 2 güne sığdırmak zorunda kaldım.
Tanıtmak istediğim ilk blog;
bir hayvan sever,tatlı biber tatında sivri bir dili,bazen yazılarını kahkahalarla okuduğum,aynı zamanda komik ,duyarlı ve candan Lori...
İkinci blog; etkinlikler düzenliyen,çeşitli hobilere yer veren ve yapan bir arkadaşımız sesiber...
Üçüncü blog ise;adı gibi tam bir blog,blogunuz için her tür araştırmayı yapıp,yararlı olacak araçları sunuyor.
Tanıtacağım dördüncü blog ise;yazılarını keyifle okuduğum ,kalemi çok kuvvetli, siminya...
Beşinci blog;son derece üretken,paylaşmayı seven ,candan anlatımlarını sevdiğim, moonsun...

Bugünlük bu kadar....sevgiyle kalın...

Haziran 26, 2009

SORUN YAŞIYORUM!

Ben blogumu açamıyordum,bugün açtım ama bu seferde işlem yok,yorum yazamıyorum.Bir kaç gündür böyle...Aynı sorunu yaşayan var mı?

Haziran 19, 2009

İLAÇ NİYETİNE MEYVE SULARI!


Antioksidan etkili vitamin depoları meyve suları aynı zamanda çeşitli rahatsızlıkların da ilacı... Uzmanlar meyve yemenin bile meyve suyu içmek kadar etkili olmadığının altını çiziyorlar. İşte yaz mevsiminin ideal meyve suları ve birbirinden mucize faydaları…

Havuç suyu
Havuç, sağlığımız açısından birbirinden faydalı özeliklere sahip. Kan dolaşımını hızlandıran, bağırsaklara iyi gelen havuç suyu; aynı zamanda kemik ağrılarını, mide yanmasını, kalp krizini, deri ve akciğer kanserini önlemeye de yarıyor. Sakinleştirici ve dinlendirici etkiye de sahip olan havuç suyu, Alzheimer hastalığının da önlenmesine yardımcı oluyor.

Havuca oldukça yakışan zencefil, tarçın gibi baharatlarla havuç suyunuzu daha lezzetli hale getirebilirsiniz.

Elma suyu
Kan şekerini kontrol altında tutan elma suyu, böbreklerin temizlenmesi ve kolestrolün düşürülmesinde oldukça etkin bir rol oynar. Romatizma ve mide rahatsızlıklarını iyileştirir; damar sertliğini önler. Baş ağrısına da çok iyi gelen elma suyunun bir özelliği de yemekle birlikte içildiğinde vücuttaki yağların birikimini engellemesi.

Elma suyunuza tarçın ve limon ekleyip lezzet katabilirsiniz.

Vişne suyu
Vişneye kırmızı rengini veren ‘antosiyanin’ maddesi hücre yenileme, yani antioksidan özelliğine sahip. Dolayısıyla günde bir bardak vişne suyu tüketimi ile vücut günlük antioksidan ihtiyacını karşılıyor. Kalp ve damar rahatsızlıklarından kansere, hastalık riskini azaltmaya yardımcı olan vişne, kas ağrılarının hafifletilmesi, hafıza gelişimi ve kilo dengeleme gibi konularda da etkili oluyor. İdrar söktürücü özellikleri, mide ve karaciğerin düzenli olarak çalışmasına yardımcı oluyor.

Vişne suyunuzu süslemek için nane yaprağı kullanabilirsiniz.

Üzüm suyu
Vücut tarafından kolayca özümsenen basit şekerleri sayesinde yüksek enerji kaynağıdır. İçerdiği Diyet lifleri sayesinde bağırsakları yumuşatıcı ve idrar söktürücü özelliği ile vücudu toksinlerden arındırıp temizler. Antioksidan özellikli olduğu için cildin yaşlanmasını geciktirir. Kan yapıcı özelliğinin yanı sıra romatizma ve mafsal ağrılarına iyi gelen üzüm suyu, kalp sistemini düzenler, bedensel ve zihinsel yorgunlukları giderir.

Limon ve taze nane yaprakları üzüm suyuna lezzet katacaktır.

Kayısı suyu
Akciğer kanserinin, kalp hastalıklarının ve kataraktın önlenmesine yardımcıdır. İçerdiği kalsiyum ve magnezyum sayesinde kemik erimesinin önlenmesine yarar. Ayrıca, doğal lif açısından çok zengin olduğundan bağırsakları korur. Kansızlığı önler, kan yapımına yardımcı olur. Cildi ve saçı canlı tutmaya da yarar.

Kayısı suyunuza biraz tarçın katarak güzel bir tat elde edebilirsiniz.

Portakal suyu
Bağışıklık sistemini güçlendirir ve kansızlığa iyi gelir. Sıkı bir C vitamini deposu olan portakal suyu aynı zamanda doğum bozukluklarının önlenmesinde de etkili. Portakal suyunda bulunan antioksidan ise damarları ve kılcal damarları güçlendirerek kalbin zarar görmesini engeller. Ayrıca tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur.

Portakal suyunuzun içine yeşil limon dilimleri atarak güzel bir aroma eklemiş olursunuz.
alıntı pudra.com


Haziran 17, 2009

SUSUZLUK!





KORKUNÇ BİR TABLO DEĞİL Mİ?HERKES BU DURUMLARA DÜŞMEMEK İÇİN ÜZERİNE DÜŞEN VAZİFEYİ YAPMALI...BU BİR DEVLET POLİTİKASI OLMALI,AMA GÖSTERMELİK DEĞİL GERÇEK,SAMİMİ BİR POLİTİKA!!!

Haziran 16, 2009

EH İŞTE OLDU GALİBA!




































Bu kurbağa oyuncak torbasını Kiada görmüştüm.Kendim çizimlerini yaparak kumaşa uyguladım ve diktim.Torba kısımlarının üzerleri kumaş renginde tüllerle kaplı.Bonunda da tülden fuları var.
Boyu 140cm, eni 40 cm olarak yaptım.Kafa kısmınıda enine göre ayarladım.Ağız kısmı pembe ve dilide dışarda.En son ayakları ekledim.Gözleride yapıştırdım.Ve duvara monte edilecek, güzel bir oyuncak torbası oldu. Tamamen uyduruk ama ,Kiadakinden güzel oldu...

Şapkayıda pamuklu az simli ipten ördüm.Etrafına renk renk kurdele geçirdim.

Resimleri telefon ile çekince pek aydınlık olmadı.Hatta oyuncak torbasını iki bölümde çektim.
Ama yinede bir fikir veriyor.